Tayshaun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tayshaun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

09 Ocak 2010

Road to Angola



Afrika Uluslar Kupası bu sene felaketle başladı. Togo milli takımının başına gelen hadiseden sonra çatlak sesler yeniden başladı. Özellikle İngiltere'den, her kupa döneminde gelen "bu dönemde olmasa" sesleri son olaydan sonra "kupa iptal edilsin"e döndü. Copa America veya Avrupa şampiyonası gibi sezon sonlarında değil de sezonun tam ortasında yapılması her zaman tartışılan bir konuydu.


Cetvelle çizilen sınırları olan bir ülkenin (ve kıtanın) içindeki çatışmalara kıçını dönmekte sakınca görmeyen politikacıları seçenler de bu ağlak teknik direktörler, o kıtanın ücra köşelerinden Fransa'ya, Belçika'ya kaçak getirilip bir kaç sene sonra fahiş fiyatlarla bu gençleri alanlar da bu timsahlar.




Avrupalıların ikiyüzlülüğü ile ilgili yazılacak çok şey var ancak benim dikkatimi çeken başka bir şey var. Saldırıdan sonra organizasyon komitesi üyesi "tüm takımlarının ulaşımının otobüs dışında bir ulaşımla yapılması gerekliliği"nden bahsetti. "Otobüs dışında"nın anlamı, uçakla olmalı. Kural çok açık olmamakla birlikte Aristo'nun hala kızının bile mantık yürütebileceği şekilde yazılmış.


Confédération Africaine de Football

Regulations of the Orange Africa Cup of Nations ANGOLA 2010



Chapter 8 - Article 16


16.2. The host association is entitled to play its match in the capital of its country or in another city. In this latter case, the transportation expenses (round trip) of the visiting team from the capital to the city designated for the match will be borne by the host association.

16.3. If the distance between the capital and the venue of the match is superior to 200 Km, the host association shall provide the visitors with an air-plane transportation to the venue of the match and back. If this is not possible,  and provided both teams agree, the match shall be played in the capital city.

Bu bölümler organizasyon aşamasında, kupayı düzenleyen federasyonun, maçları ya başkentte veya başkent dışında bir şehirde yapabileceğine dair kural ile eğer başkent dışı bir şehir ise ve mesafe 200 km. ve üzerindeyse ulaşımın havayolu ile yapılması gerekliliğine dair kural. Bunun dışında, asıl açıklayıcı kural ise;

Reception Condition
The following minimum conditions of reception should be strictly respected:
30.1. Reception at the airport: A Committee formed of the officials of the host association must be at the airport to meet the visiting delegation and must provide all facilities for the entry formalities in the country. One official of the host association, who speaks the language of the visiting
delegation, will be at the disposal of the visiting delegation and will act
as liaison officer between the two associations.

30.2. Transport Facilities: One bus for the players and one car for the officials will be put at the disposal of the visiting delegation from the time of their arrival to that of their departure. Any additional vehicles are subject to an agreement between the two associations.

30.6. Seeing the visiting team off: Officials of the host association shall see the
visiting delegation off at the airport and shall facilitate all formalities for departure.


Okuduklarımızdan ne anladık; katılımcı ülkelerin ekiplerini "havaalanında" karşılayan (ve uğurlayan) bir komite var. Komite, gelen ekibin ülkeye girişinde yardım sağlıyor. Bu komiteden, gelen ekibin dilini konuşan bir arkadaş da hazır bulunmalı. 30.2 maddesini de, 30.1 maddesinde geçen "delegation" lafına takılıp "ama bu madde takımdan bahsetmiyor" karışıklığına yol açmasın diye ekledim.

Article 29 ise diyor ki;


The visiting association shall assume the travel expenses of its delegation. The host association shall assume the local transportation of the visiting team, its accommodation according to the above article 20 during three days before the match and two days after, at the most. In this case, the host Association shall keep the gate receipts of the match.

Togo milli takımı Angola'ya, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (eski adıyla Zaire) üzerinden giriyor. Hazırlık dönemini K.D.R'de geçirip Angola'nın kuzeyinden otobüsle ülkeye giriş yapan takım, kuzey bölgede saldırıya uğruyor. Togo futbol federasyonunun, Angola'nın veya herhangi bir Afrika ülkesinin yaşadığı iç savaş veya karışıklıktan haberi olmadığını düşünmüyorum. Bu konuları biz bile oturduğumuz yerden öğrenebiliyorken üstelik. Ancak Afrika'da  hava taşımacılığının, alışık olduğumuzdan daha farklı olduğunu da eklemek lazım. Bir önceki Afrika kupası zamanı, tesadüfen orada bulunan, Türkiye'nin en küçük havayolu şirketlerinden birinin uçağının, Kamerun milli futbol takımını Gana'ya götürüp getirdiğini söylersem konu hakkında bir fikir oluşturur sanıyorum. Üstelik Togo federasyonunun başına bundan 1 yıl kadar önce gelen felaketi de eklersek karayolunu neden tercih ettiklerini anlayabiliriz. Olaya tek taraflı, hatta İngiliz veya Fransız taraflı bakmadan yaklaşacak olursak, bu kupanın, halihazırda çok da önemsenmeyen bir kıta olan Afrika kıtasının gururu olduğunu eklemek gerek. İptal edilmesi yerine ertelenmesi (2011'e mesela) veya başka bir ülkeye alınması (Angola'nın yaşadığı iç karışıklıkta terörist grubun ekmeğine yağ sürmek olur bu) düşünülebilir. Süreç, Togo ve diğer federasyonların vereceği karara bağlı şimdilik.

Organizasyon ile ilgili tüm kuralları Bu adresten indirip okuyabilirsiniz.

19 Aralık 2009

Birdman



Rebel Ink dergisi için yapılan fotoğraf çekimleri
Nereden aşırıldı (ve diğer fotolar) : Nick Saglimbeni

17 Aralık 2009

Yapma Tolgahan...

Bugün spor haberlerine göz gezdirenler, Adanaspor kalecisinin kazandıkları maç sonrası mikrofonu eline alıp sevgilisine yaptığı evlilik teklifini izlemişlerdir. Enteresan bir hareket olmakla birlikte (Lehmann'ın sahaya işemesinden iyidir elbette) bir facianın da eşiğinden dönmüş Tolgahan kardeşimiz;


Fotoğrafta gördüğünüz üzere, maç ve teklif sonrası çifte kumruların soluğu muhallebiciye kadar yetmemiş olsa gerek, stat dışındaki tatlıcıda mola vermişler. Yalnız tatlının kendisi biraz sakat, Zürafa Sk. tatlısı diye bilinir bunun yuvarlağı.

(foto: milliyet.com)

08 Aralık 2009

Kısfmet


"The building was cold."

—G Gilbert Arenas, when asked why he played so poorly against the Pistons.

22 Ekim 2009

Neredeler #5 - Darvin Ham


İzlediğim dönemler içerisinde, Michael Curry ile birlikte, Pistons forması giyen en kötü oyuncuydu Darvin Ham. NBA toplamını göz önüne alırsam da ilk 5'e rahatlıkla girer. Kendim de dahil olmak üzere şut stili bu kadar çirkin bir adam görmedim. Serbest atış çizgisinde bu kadar kalas olabilen kısa forvet sayısı da dünya genelinde bir elin parmaklarını geçmez.

Darvin dayı -ona böyle hitap etmek beni biraz rahatlatır- Pistons'tan ayrıldıktan sonra -ki kendisinin bir adet NBA şampiyonluk yüzüğü bulunmaktadır- Filipinler'de basketbol macerasını sürdürmeye çalıştı (Gittiği takımda daha önceden, Türk basketbol seyircisinin "Kim bu yavşak?" başlığıyla tanıdığı Richie Frahm da yer alıyordu) Ancak orada "bile" başarılı olamayıp geri döndü. Daha sonra NDBL'e geçti. NDBL'e geçtikten sonra izini kaybettiğim Darvin dayı, NDBL'de takas olduğunu öğrenmemi sağlayarak (ne gerek varsa?) tekrar şaşırttı. Bununla yetinmeyip, kendisini gönderen takıma asistan coach olarak geri dönerek değişik bir travmaya sebep oldu.

Varsayıyorum ki, NBDL'de Albuquerque Thunderbirds taraftarısınız ve takımınıza Darvin Ham isminde, 34 yaşında, hakkında Türkiye'de bile yazılar çıkacak kadar kötü bir oyuncu geliyor. Üstelik bu adama bir dönem katlandıktan sonra başka bir takıma gönderiyorsunuz ama daha sonra asistan coach olarak geri dönüyor. Benim kalbim kaldırmazdı açıkçası.

Darvin Ham'in en meşhur olayı ise, eşiyle tartıştığı bir gece kafasına eşi tarafından şarap şişesiyle girişilmesidir. Yengeye madalya takacaklarına ev hapsi vs. verdiler.

04 Ekim 2009

Neredeler #4 - Pascal Cygan


Arsenal formasıyla görmekten nefret ettiğim bir adamdı Pascal Cygan. Wenger'in transfer işine soğuk bakmasında önemli bir rol üstlendiğini düşünüyorum gösterdiği performanstan dolayı. Villareal'e gittiğinde de ehliyetimi aldığım gün kadar sevinmiştim.

Parlak kafasını ve performansını 2 yıl kadar Villareal'de sergiledikten sonra yedekte kalmaya daha fazla tahammül edemeyip lisansı elinde takım aranırken, İspanya 2. ligi takımlarından FC Cartagena ile anlaştı. ("Anlaşmış" demek daha doğru olur.) Bir dönem (Arsenal'den ayrılacağı zamanlar) adı Beşiktaş ile de anılan 35 yaşındaki Cygan'ın sözleşmesi sezon sonu bitiyor. Sol kaval kemiği kırık Baki Mercimek, ayakkabılarının bağcıkları birbirine düğümlenmiş Can Arat performansı arayan takımlara önerilir.

18 Eylül 2009

Öfkeden şuurunu yitiren insan...

















Fanatik insan; şuursuz, sevimsiz, ahlâksız olur. "Öfkeli" olur, öfkesini saçmasapan işlerle ortaya döker. Mantığı tıkalıdır, objektif olamaz.

Fanatik insan sevimsiz olur.

14 Eylül 2009

"Deli"


"Beşiktaş'ın deli lakâplı oyuncularından"...

Habertürk'ün spor ekinde İbrahim Üzülmez ile ilgili haber bu şekilde başlıyor. Okurken insan düşünmeden edemiyor "başka kim vardı?" diye.

HT web sitesinde düzeltmişler.

05 Şubat 2009

Karşılıklı Feshedilopheus

Bu türleri yakın olarak tanıyoruz, her gün karşımıza gazete, televizyon, internet marifetiyle geliyorlar. Bu seferki biraz farklı oldu:

Geçtiğimiz hafta, Denizlispor'da yıllardır görev yapan ve hemen herkesin takdir ettiği bir oyuncu olan Roman Kratochvil ile bir diğer yabancı Tomas Abraham takımdan gönderildiler. Amaç; 2 yeni yabancı futbolcuyu getirmekti. Bir maçla anlaşılacak şey değil belki, sonuçta alınan oyuncular da ülkelerinin millî takımlarında çokça görev yapmışlar ama Galatasaray'la oynanan lig maçında görüldü ki; bu iki adam da Kratochvil gibi takıma katkı sağlayacak oyuncular değil.

7 sezon Denizlispor'da oynamış ve amiyane tabirle "ligi bilen" böyle bir oyuncunun boşta kalması garip olurdu. Kratochvil, kısa sürede kendisine kulüp buldu, şimdi Konyaspor için mücadele edecek.


Bugün çıkan habere göre ise Denizlispor teknik direktörü Ümit Kayıhan'ın kontratı, karşılıklı olarak feshedildi.

Mideniz bulanıyor mu?

02 Şubat 2009

Burn One Down


Michael Phelps; bir halk kahramanı. Modern zaman bilmemnesi falan filan... Resimde görüldüğü üzere marihuana işine de merak salabilen bir insan kendisi. İngiliz tabloid basını "kariyerini mahvedebilecek görüntüler" şeklinde spekülatif yorumlar yaparken, kendisi de tipik "bir daha olmayacak" açıklamasını yapmış zaten.

Ben Harper'dan gelsin sevgili Mike;

27 Ocak 2009

NTVMSNBC

Takvimler bilmiyor dönüş gününü
Saatler vuslatı vurmuyor Ayşem...

15 Ocak 2009

Arap'ın yağı


Kesin rakamları belli olmamakla birlikte -200 milyon euro, 100 milyon sterlin, 3 milyar Zimbabwe parası gibi- ilk başta "Milan'da yaşlanmak istiyorum" sözleriyle bir yere gitmeyeceğini belirten Kaka, daha sonra menajeri aracılığıyla City'nin tekliflerini dinleyeceklerini söyledi. Transfer ücreti gibi Kaka'nın alacağı paranın ne kadar olacağı konusunda da spekülasyonlar mevcut, bugün ise City'nin yardımcı teknik direktörü Bowen "anlaşmaya çok yakınız" açıklamasında bulundu.

Micah Richards yerine Nesta'yı da alın, yaptığınız işin bir anlamı olsun sevgili hacılar.

12 Ocak 2009

Hoca ne yaptın?

Gönder abi, dinleyelim

http://www.fizy.org

MSN'den mp3 gönderme, "abi bi dinle, çok seveceksin" eziyetine son verecek bir buluş. Yayına girdikten sonra kulaktan kulağa vasıtasıyla yayılıp New York Times'da kendinden bahsettiren, Google'ın da satın alma girişimleri başlattığı, kurucusu bir Türk olan güzel bir web sitesi.

Test edildi, Mansur Ark bile var.

10 Aralık 2008

Let's kick Mido out of England


İngiltere'ye ayak bastığından bu yana ırkçı, daha doğrusu dinî seçimi nedeniyle rakip taraftarların sözlü saldırısına uğrayan bir adam Mido. Middlesbrough için önemli bir oyuncu ancak bir Cristiano Ronaldo ya da Cesc Fabregas olmadığı için maruz kaldığı duruma İngiltere futbol federasyonunun sert tepki verdiğini de söyleyemeyiz. Nitekim, Boro öncesi formasını giydiği Tottenham'dayken de benzer saldırılara maruz kaldığında da federasyon işin peşine pek düşmemişti. Son olarak 29 Kasım 2008'de oynanan Newcastle-Middlesbrough derbisinde bu saldırılara maruz kalmasından sonra stad içi kameralarından tespit edilen ve mahkemeye çıkarılan vatandaş hafif sayılabilecek bir para cezasıyla yırttı. Geçen sene yine aynı derbide aynı olaylar sonrasında Mido "Bu tekrarlanacak çünkü FA ilk seferinde hiçbir şey yapmadı" demişti. Adamın Nostradamus olmasına gerek yok tabii... FA ise bu vatandaşın maçlara girmesine engel olacak bir ceza çıkmaması nedeniyle hayal kırıklığına uğramış. Tam bir "resmî ağız" açıklaması...

Benim anlamadığım kısım ise en az Mido kadar Mısırlı ve Mido kadar müslüman olan Amr Zaky'nin bu tür saldırılara maruz kalmaması. Yoksa İngilizler bu adamı Brezilya'lı falan mı sanıyor?

09 Aralık 2008

Topaç Corinthians'da



BBC'nin haberine göre Dişlek, Corinthians ile 1 yıllığına anlaşmış. Haberde, Ronaldo'nun Siena'nın teklifini kabul etmediği de belirtiliyor ama Beşiktaş'tan bahseden yok.

29 Kasım 2008

25 Kasım 2008

Keyifsiz Lig


Dün akşam ve bugün yayınlanan spor programlarında, gazetelerde, internet sitelerinde herkesin şikayeti ligimizdeki futbol kalitesinin düşüklüğüydü. Evet ligin kalitesi düşük ama bunu o hafta atılan gol sayısıyla belirlemenin mantığını çözmüş değilim. 9 maçta atılan gol sayısı 12, peki en kaliteli lig olarak kabul ettiğimiz, izlerken ağzımızdan salyalar döktüren Premier Lig'de durum ne?

10 maçta 15 gol. Üstelik bizdekine benzer bir şekilde Manchester, Liverpool, Chelsea gibi şampiyonluk adayı 3 takım 0-0 berabere kalırken iç karışıklık yaşayan Arsenal, City deplasmanında 3-0 yenildi.

"İşte demek ki Premier Lig de kalitesizmiş" demeye getirmiyorum, konunun gol sayısıyla ilgisi olmadığından bahsediyorum. Haftanın en felaket maçı olarak değerlendirebileceğim Everton-Wigan maçı "bile" bizim 9 maçtan daha eğlenceliydi.

En azından bir tarafta Titus Bramble var...

17 Ekim 2008

Spor Skandalları #3: Ali Dia

Chuckle Brothers'la başladık, şu meşhur Greame Souness hikayesini de yazalım başlamışken. Meşhur hikayeyi BBC'nin forumlarından birinde okumuştum, sağdan soldan bulduklarımla buraya da aktarayım.

Souness, Southampton'ın başındayken bir telefon alır. Arayan George Weah'tır, Milan'ın efsane oyuncusu Weah, kuzeninin çok yetenekli bir futbolcu olduğunu hatta milli takımda 10 küsür maça çıktığını ve mutlaka alınmasını önerir. Mevzubahis olay 1990'larda olduğundan Souness interneti açıp Google'da aratamaz, youtube'da videolarını izleyemez. Elemanı bulur getirir, 1 aylık da sözleşme yapar. Kahramanımızın ismi Ali Dia'dır.

Ali Dia takımla antremana çıktığında takımdakiler "yeni eleman"ın pek de iyi olmadığını farkederler. Kaderin garip bir cilvesi, Dia'nın da yer alacağı "reserve" maçı, sahanın yağış nedeniyle suyla kaplanması neticesinde iptal edilir. Dia ismini Leeds United maçının yedekler listesinde görür.

Leeds maçının 32. dakikasında Souness, Matthew Le Tissier'i oyundan alır ve yerine Ali Dia'yı koyar. Eleman kabus gibi oynar. Le Tissier, Dia'yı "Bambi on ice" olarak tarif ediyor, taraftarlar ise "Bir fil kadar narin".

Souness bu rezilliğe 53 dakika daha tahammül edip arkadaşı oyundan çıkarır.

Asıl bomba sonra patlar. Kendini Weah olarak tanıtan kişi, Dia'nın menajeri çıkar. 2 haftalık şakadan sonra kontratı feshedilir. Dia kendini amatör takımlardan Gateshead'de bulur ve 8 maç sonra kendisinden haber alınamaz. Bu transfer de İngiltere'nin basın organlarının hemen hepsinde en kötü transferlerde ilk 10'a girer. Ali Dia, The Times'a göre ise en kötü 50 oyuncu sıralamasında bir numaradır.

Videoda Le Tissier'in Dia hakkındaki görüşlerini izleyebilirsiniz.

Chuckle Brothers

80'lerin sonunda başlayan bir komedi programı, Chuckle Brothers. Bizdeki muadiline ne örnek gösterebilirim bilmiyorum, konumuz da bu değil zaten.

Chuckle Brothers; Titus Bramble ve Jean-Alain Boumsong'un beraber oynadıkları 1.5 sezonda kazandıkları lakap. Program o kadar komik olmalı ki bu ikiliye böyle bir paye verilmiş. Newcastle'ın, Boumsong'un takıma katıldığı 2005 kışında teknik direktörü tanıdık bir isim; Greame Souness. Kendisi ile ilgili hoş bir detayı da ileriki günlerde buraya ekleyebiliriz. Souness'in takımda bulunduğu dönemde -şu an da tepki çeken- yüksek maliyetli, düşük performans gösteren oyuncu transferleri nedeniyle başının çok ağrıdığını da söyleyebiliriz. Titus gibi inanılmaz bir yeteneğin yanına yine onun kadar pimi çekilmiş bomba kabilinden bir adamı koymak da bir teknik deha örneği.



Souness ve Boumsong'un isimlerinin birlikte anıldığı başka bir platform ise, "Stevens Inquiry" olarak bilinen polis soruşturması. Detayları uzun uzadıya anlatmaya gerek yok, sadece Souness'in bu soruşturmadan aklandığını ancak Boumsong transferi sırasında onun Rio Ferdinand, John Terry ayarında bir katkı sağlayacağını düşündüğünü belirtmesini ekleyebiliriz. İlginç olan ise; Boumsong kalitesinde bir adamın 8.2 milyon pounda Rangers'tan alınırken, Rangers'ın bu oyuncuyu Auxerre'den bedelsiz almış olması ve Sir Bobby Robson'ın -Boumsong henüz Auxerre forması giyerken- bedelsiz dahi olsa bile bu oyuncunun Newcastle'a katkı sağlayamayacağını belirtmiş olması.

Futboldan anlamak böyle bir şey işte...