F.E.K. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
F.E.K. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

04 Kasım 2009

Çakmak

Zippo ve Namco, Pac-Man'in otuzuncu yılı kutlamaları için yukarıdaki seriyi çıkarmışlar. Seride Namco'nun dört adet sekiz bitlik oyunu için birer adet çakmak var; Pac-Man, Galaxian, Xevious ve Dig Dug. Benim favorim Galaxian. Fiyatları da doksan amerikan doları civarındaymış.

14 Haziran 2008

Barclays Photographer Of The Season

Premier League'in ana sponsoru olan Barclays, bu sene 6. kez düzenlediği yarışmada, senenin en iyi fotoğrafçısını ve en iyi fotoğrafını seçiyor. Ödüller de hiç fena değil, sezonun fotoğrafçısına 10.000 £, en iyi fotoğrafa da 5.000 £ değerinde hediye çeki. Yarışmaya katılan fotoğrafların bazılarını aşağıya koyuyorum, siz olsanız hangi fotoğrafı seçerdiniz.

Bradley Ormesher 1
Bradley Ormesher 2



Dylan Martinez



Graham Hughes



Jamie McPhilimey



Matt Roberts
Nigel Roddis

10 Haziran 2008

Aaron Ramsey

Arsenal, Manchester United, Liverpool ve Everton'ı, Cardiff'te buluşturan 17 yaşındaki bu genç yeteneği Arsenal kaptı. Liverpool'un teklifini Cardiff City zaten reddetmişti, geriye Ramsey için 3 seçenek kalmıştı. 2 gün önceye kadar Manchester'la anlaşma imzalayacak diye beklediğim Ramsey'in Arsenal'i seçmesi Manchester taraftarlarını biraz kızdırmış, taraftarlar Ramsey'in hayatının hatasını yaptığını söylüyorlar ama bence Arsenal, Ramsey için daha iyi oldu. Manchester da zaten oturmuş olan kadroda, orta sahada 17 yaşındaki bir yıldız adayına yer açmak için bu sene gayet iyi oynayan Carrick'i kesemezdi. Arsenal'de ise çok daha fazla oynama şansı bulacak, Arsene Wenger gençlerle çalışmayı çok seven bir hoca, hiçbir takımda bulamayacakları kadar üst seviye maç oynama şansını gençlere sunuyor. Arsene Wenger Avrupa Şampiyonası'nda. Arsenal, Ramsey ile Wenger'i görüştürebilmek için Ramsey'i uçakla alıp Wenger'in yanına yollamışlar, Wenger için de 17 yaşındaki çocuğu ikna etmek pek zor olmasa gerek. Manchester Ramsey'i alsaydı, ilk sene Cardiff'e kiralık vereceklerdi. Arsenal'in anlaşmasında bu madde de yok. Kanı kaynayan 17 yaşında biri için Galler'de geçen ekstradan 1 sene vakit kaybı olarak görülebilir. Zaten Ramsey de 1 ay önce yaptığı bi açıklamada aşağıdaki sözleri söylemiş;

"I just try my hardest to improve in every training session and get in the starting XI on Saturdays."

01 Nisan 2008

Heyecan Fırtınası

1 haftadır filan plan yapıyorum, maç süresince yetecek kadar biramı alıp, evdekileri kovup tek başıma Roma - Machester maçını izlemek için. Televizyonun canlı olarak bu maçı vereceğinden emin olduğumdan hiç netten bakmaya gerek bile duymuyordum. Biraz önce bir bakayım bari dedim maç öncesi programı var mı nedir durumlar diye, fakat maçı veren yayıncı kuruluşun sitesini açtığımda, ana sayfadaki haber bir anda metabolizmamı allak bullak etti. "Bir tarafta Halil, Kuranyi, Ze Roberto, bir tarafta Eto, Ronaldinho, Henry! Sabri Ugan'ın anlatımıyla bu heyecan fırtınası canlı yayınla ekrana geliyor..." Hangi fırtına, neden bahsediyor bunlar diye düşündüm, bildiğim kadarıyla Barcelona'da Ronaldinho, Messi, Deco oynamayacaktı. Ben mi yanlış biliyorum acaba diyerek nette araştırmaya başladım. Evet, Ronaldinho, Messi ve Deco yok, hatta Henry de yokmuş onu da öğrendim bu arada, ama yayıncı kuruluşun bunlardan haberi yok ki anasayfalarına kocaman yazmışlar. Yazdığı isimlerden sadece Eto oynayacak. (Bu arada Eto'o'da da tek o varmış, en azından Şampiyonlar Ligi başladığından beri yayın yapan kişiler öyle diyor.) Bu maçın neresi heyecan fırtınası anlayamadım. Bir tarafta geçen seneki 7-1'lik maçı unutturmak isteyen Roma ile bu sezonun izlemesi en keyifli takımı (bana göre) olan Manchester (takıma gerek yok, tek başına Ronaldo'yu izlemesi bile diğer maçtan daha keyiflidir herhalde, kararsız olanlar da bu haftaki Manchester - Aston Villa maçının özetlerini izlesin) maçı varken gidip sadece defans hattı eksiksiz sahaya çıkan Barcelona'nın heyecan verici futbolunu izleyeceğiz. Ben Sopcast'ten diğer maçı izleyeceğim, Allah size kolaylık versin. Muhteşem spiker kadrosu ve güzel maç seçimleriyle Star tv'de maç izleyin.

12 Aralık 2007

Piramitlerin arasında bir Türk Part 2


Kaskı taktın motosikletin çalışıyor starttasın neler hissediyorsun o an?
İlk motosiklet sabah 8’de start alacaktı. 106 tane motosiklet var. Ben 68. sıradayadım. Startı aldıktan sonra 48 km bağlantı etabı ve ardından zamana karşı etap başlayacaktı. 98’den beri gözüme kestirdiğim bu ralliye başlamayı başarmış olmak beni çok mutlu etti. Şimdi amaç bitirip diğer sürücülere göre ne haldeyim onu görmek ve tecrübe kazanmaktı. İlk özel etabın startına ulaştım ve hakem geri saymaya başladı. Gayet sakin bir başlangıçla önümdeki uzun günleri hesap ederek haddinden fazla temkinli sürmeye başladım. Yol bulma işine ilk 20km. sonunda alışıktan sonra biraz keyfini çıkarmaya başladım. Tempoyu arttırıp gazlamaya başladım yoksa etap bitecek gibi değil. 200. Km’den sonra ilk kum tepeleri karşımıza çıktı. Hiç bu kadar büyük olabileceklerini tahmin etmemiştim ama zorlanmadım. İlk 300 Km. boyunca 35. start alan motosikleti yakaladım. Çok rahattım hiç yorgunluk yoktu kaybolmadan yolumu buluyordum toplamda 33 tane motosikleti yakalayıp geçtim. Etabın bitişine 16 Km. kala ne olduğuna inanamazsın.

Yoksa arıza mı çıktı?
Arka lastiğe güç aktaran ön dişlinin vidası düştü, parça yerinden fırlayıp şase ve salıncak arasına sıkıştı. Durumun ne kadar yıkıcı olduğunu anlatamam. Sen aylarca çalış uğraş İstanbul’da motosikletine bakan mekaniker düzgün sıkmadığı için veya cıvata sıcaktan uzadığı için düşsün. Bütün geçtiğim motosikletler yanımdan geçiyor etabın sonuna yaklaştığım için kalan iki yudum suyla çölün ortasında 40 derece sıcakta o kıyafetlerle 2,5 saat tamirle uğraştım. Sonunda motosikleti yürütebildim ve son 16 Km’yi turistik gezi temposunda tamaladım. İlk günün bilançosu 3 saat zaman cezası ve 2,5 saat tamirle 5,5 saat zaman kaybı. Üzerine bütün akşam geçici bulduğum çözümü değiştirip yine sağlıklı çalışabilmesi için geç vakte kadar çalıştım ve uykusuz kaldım.

Yol bulmakta zorlandığın oldu mu? Hiç kayboldun mu?


İlk başta hiç olmadı çünkü sürekli izlere dikkat ederek kullandım. 2. gün uykusuz ve motosiklete güvensiz olmama rağmen etabı 21. tamamladım Rallideki 6 kategorinin en yavaşı olan 450 marathon sınıfında yarışmama rağmen 106 motosikletten 21. olmak beni sevindirdi. Özellikle ilk tecrübem olduğu düşünülürse hiç fena değil. 3. gün 21. start alacaktım, tempolu kullananlarla beraber sürmek heyecan verici. İlk 100 Km. 3 motosiklet beraber sürdük. Önümüzde giden 5 motosikleti geçtik. Tempomuz çok iyiydi ta ki benim motosikletim su kaynatana kadar. Havası alınması gereken su kanallarının civatalarına ulaşmak için herşeyi söküp yeniden toplamam gerekti. Artık kabak tadı vermeye başladı 2 günde bir çölün ortasında kısıtlı imkanlarla tamir seansları. Herşeyi kitabına göre yaptım. Harekete geçtim 50 Km. sonra bir daha aynı sorun ilk gün yırttım ama bu sefer galiba herşey bitiyor diye düşünürken bir daha aynı işlemleri yapıp motoru zorlamadan yavaş kullandım. Bu arada etabın bitişine 90 km. kala çok fena kayboldum sonra yolu buldum. Çok parlak olmayan bir dereceyle günü tamamladım. O akşam yol bulma işini çözdüğümü düşünüyordum ki 4. Gün sabahı ilk 5. Km’de yanlış yöne gidip başka yönden gelen motosikletlerle karşılaştım. Bunlar benden çok önce start alan tempolu sürücülerdi. O zaman çok fena bir kestirme yapıp yolu geri bulduğumu anladım. Tempolu giden iki fransızın peşine takıldım ve çok eğlenceli bir sürüş yaptık. Bir çok yerde doğru yolu ben buldum ve grubu yönlendirdim. Bu çok hoşuma gitti. Günün sonunda 9 saat ceza aldım ama çok eğlenceli yerlerde motosiklet kullanmış olmanın verdiği keyif cezayı unutturdu. 4. günün sonunda yaptığım hataları yapmamanın yollarını buldum ve ralli disiplinini öğrenmiş oldum. 5. gün etabı kusursuz sürüş ve yol bulma yöntemimle 15. bitirdim. 6. gün etap içinde iki tane ciddi kaza gördüm bu beni biraz tedirgin etti ve tempoyu düşürdüm. Etabı 22. tamamladım. Son gün ise biraz keyfini çıkarıp tempolu kullandım. Kendi kategorimde en iyi zamanı yaptım ve etabı 19. bitirdim.



Netice nedir?
Derece çok parlak değil açıkcası toplamda 12 saat zaman cezası aldım tamir ettiğim zamanları saymıyorum bile. 106 motosikletten 53. oldum. Benim kategoride 6. tamamladım yarışı. Bir yandan bahsettiğimiz ilk yarış deneyimi 2950 Km. ve çöl olunca bitirmek bile bence başarı. En başından beri ilk hedefim yarışı bitirip tecrübe edinmekti. Son 4 gün motosikletin bakımlarını doğru yapıp motosikletin saat gibi çalışmasını sağlayabildim. Sahra çölünde saatlerce devasal kum tepelerini geçip düzlüklerde motosikletin gidebildiği kadar gazlamak anlatılmaz yaşanması gereken büyük bir keyif. Beni en çok sevindiren kumda süratli olabildiğimi görmüş olmam aynı zamanda motosiklete ve kendime hasar verecek düşüş yapmadan ve yorulmadan bu mesafeyi bitirmiş olmak.

İlk hedefinde başarılı oldun bundan sonrakiler nelerdir?
Kendi kanaatimce Dakar’da başarı elde etmek gerekliyse iki defa daha bunun gibi ralliye katılıp tecrübe ve kayda değer bir derece kazanmak. Ardından yine 450 cc bir motosikletle Dakar’a katılıp bitirmek.

Sence etaplar zor muydu?

Sadece iki yerde “Acaba yanlış yerde miyim? Gerçekten buradan mı aşağı inmemiz gerekiyor?’’ diye tereddüt ettim. Kelle koltuk inen diğer yarışmacıları görünce bende gözü karartıp sallandım aşağı. Onun dışında hiçbir yer çok zor değildi. İşin zorluğu alışkın olmayanlar için saatlerce ayakta motosiklet kullanma, 4 tane ayrı cihazı beraber uyumlu bir şekilde kullanıp doğru yolu bulmak ve bir yandan iki tekerlek üzerinde süratli gitme çabası. Dışarıdan bakıldığında pek akıl karı bir iş değil ama çok zevkli. 106 motosikletin % 20’si bu işi keyif için yapan etapları sonlarda bitiren ve sürekli 3-4 arkadaş beraber motosiklet kullanıp manzaranın güzelliğini seyrederek sürüş yapan kişiler. İlginçtir yaş ortaması 35-40 arası. 81 doğumlu olan 3 yarışmacıdan biriydim. Diğer 103 kişi benden yaşça büyüktü. Bu işin 55-60 yaşında dahi yapılabiliyor olması beni sevindirdi.

Türkiye’de talep neden az?
İnsanları anlamıyorum gereksiz pahalı spor arabalar edinip kahve içmeye gidip gelirken kullanıyorlar. Sportif kimliklerini bu tarz işlere yatırım yaparak bulmaya çalışsalar hayattan çok daha fazla keyif alacaklar. İnsanlarımızın hayata bakış açısı bu kadar dar olduğu sürece talepte büyük bir değişiklik olmayacaktır.


Ümit' e verdikleri destek için AMS Group'a çok teşekkür ederiz.

08 Aralık 2007

Piramitlerin arasında bir Türk


Blog açılalı 2 ayı geçti, ben şu ana kadar sadece okumakla yetiniyordum, artık birşeyler karalamak gerekiyordu. Yazı yazmanın benim için ne kadar sıkıcı ve zor bi süreç olduğunu evin köşesindeki tekel bile biliyordur muhtemelen. Kredi kartlarında şifreli döneme geçinceye kadar her seferinde farklı ve anlaşılmaz birşeyler karalardım imza niyetine. Bu sefer de yazı yazma işinden kaytarmak için bir röportajla ilk katkımı yapıyorum bu sayfaya.

Alttaki röportaj Ümit Salkım'la yapıldı. Kim bu Ümit Salkım diyenler için, ufaktan bi ön bilgi vereyim. Ümit, 2006 Türkiye Enduro Şampiyonası 450cc şampiyonu, senelerdir motor üstünde gezinen, hayatını motosiklet üzerine kuran bir vatandaş. Alttaki röportajda gereken her bilgiyi bulacaksınız zaten, artık sizi röportajla başbaşa bırakıyorum.


Motosiklet yarışlarına ne zaman başladın ve motosiklet senin için neyi ifade ediyor?

İlk defa 10 yaşında ailemin İstanbul dışında bulunan çiftlik arazisinde motosiklet kullanmaya başladım. Uzun seneler asfalt dışındaki her yerde motosiklet kullanmama izin vardı. İlk yarış motosikletime 16 yaşında sahip oldum. Babamı zar zor kandırıp katıldığım ilk motokros yarışında 1. olduktan sonra bu işi spor olarak yapmaya karar verdim. Saint-Benoit’da dersler biraz zor olduğu için, sadece yaz aylarında yapılan yarışlara katılma imkanım oluyordu. Ama her katıldığım yarıştan bir kupa almayı beceriyordum. O dönem motosiklet benim için orman yollarında deli gibi sürat yapıp, huzur bulma aracıydı. Motokros yarışlarını sadece süratimi arttırmak ve motosikletin lastikleri yerden kesildiğinde kontrol edebilmeyi öğrenmek için yapıyordum. Lise bitince bu işe 4 sene ara verdim.

Neden bu kadar uzun süre ara verdin?

Üniversite için Fransa’ya yerleştim. Yaşadığım şehir çok soğuk ve yağışlıydı. Zaten Türkiye dışına taşınınca yarış motosikletim satıldı. Bütün düzenim bozulmuştu. Bu yüzden motosikletle yakından uzaktan alakam kalmadı.

İstanbul’a döndün ve içindeki rekabet isteiğine yenik düşüp kendini yarışların içinde buldun.

Aynen öyle, geri döndüğümde çalışmaya başladım ve hayatımın çok sıradan geçmesi beni rahatsız etti. Herşey bir gün eski yarıştığım motosikleti satılık ilanlarında gördüğümde değişti. Yeni çalışmaya başlayan parasız bir genç olarak, bu sefer annemi bir şekilde kandırıp, eski yarış motosikletime geri kavuştum. Ardından 2004 yılının son enduro yarışına hiç antrenman yapamadan katılıp, 125 cc’de 3. oldum. Bu sayede 4 sene önce rafa kaldırdığım hedefleri yeniden gözden geçirip bu doğrultuda annemin de desteğini alarak hareket etmeye karar verdim. 2005 yılını, Türkiye A grubu 125cc 2.'si olarak tamamladım. 2006 yılını, 450cc A grubu Türkiye Şampiyonu olarak tamamladım. Aynı zamanda genel klasmanda 2. tamamladım. Bir tanesi dışında 500cc üzeri motosikletlerin hepsini geçtim. Eklemek isterim, İstanbul yarışlarında kimse beni geçemedi.


Peki Ümit her zaman bir Cross-Country yarışı düşünüyor muydun?

Evet, çocukluğumda Eurosport’ta kumda deli gibi gazlayan tipleri görüp, bunları sürekli izlemeye çalışıyordum. Sonra bu yarışın adının Paris-Dakar olduğunu öğrendim. 13 yaşında buna kesin katılmam gerektiğine karar verip, bunun için neler yapmak gerekiyorsa yerine getirmeye karar verdim. İlk etap motokrostu, motosikleti %100 kontrol etmeyi öğretiyor ve sürücüye sürat kazandırıyor. Ardından enduro yarışları, zamana karşı tek başınıza mücadeleyi ve dayanıklı olmayı öğretiyor. Ardından Dakar’dan daha kısa bir Cross-Country yarışında yol bulma yeteneğini geliştirip saatlarce durmadan motosiklet kullanmanın nasıl olduğunu tecrübe ettim.

Nasıl hazırlandın?

Her şeyden önce sponsor bulmak gerekli. Toplamda ilk sefer için 20-25 bin euro'ya yakın masrafınız var. Motosikletin el yapımı ralli donanım parçaları, ralli kayıt bedeli, motosikletin bakımı ve nakliyesi.. Saymakla bitmez. Önce bir dosya hazırlayıp, AMS Group yöneticilerini ziyarete gittim. AMS’nin Türkçe açılımı Havacılık Yönetim Çözümleri. Sivil havacılık sektöründe, genç ve vizyon sahibi bir kadroyla hizmet vermekteler. Sunduğum projenin Fatih Bey tarafından kabulünden sonra bana düşen, fiziki dayanıklılık ve motosikletli antrenmanları disiplinli bir şekilde Nisan ayından yarıştan bir hafta önceye kadar devam ettirdim. Yaklaşık 5 ay. Kolay olmadı. Sabahları 5’te kalkıp antrenman yapıp işe gitmek. Akşamları spora gidip saat 10’da uyumak pek alışkın olduğun bir hayat tarzı değildi. Haftada, yaklaşık 12-15 saat ormanda antrenman, 10 saate yakın spor salonu, sosyal hayatınızdan feragat etmenizi gerektiriyor. Bunun üzerine birde Dakar bitirmiş ve birçok kere düşülmüş bir motosikletin yeniden yarışabilecek hale getirilmesi ve yeniden boyanıp yeni tasarımına sahip olması epey bir zaman aldı. Bunun dışında ralli esnasında servis desteğim olmadığından karşılaşacağım mekanik sorunların çözümleri için kendimi geliştirmem gerekti.

Ee Mısır Rallisi?

Esasında yarışın tam Türkçe'ye çevirisi Firavunlar Rallisi. Dünya Cross-Country Şampiyonası’nın 4. ayağı ve Dakar’dan sonraki en uzun ralli. 7 günde 2950 km çöl sürüşü çocuk oyuncağı değil. Ralli, Kahire’de piramitlerin önünden başlıyor. Sahra Çölü'nün doğu yakasını geçip, Kahire’ye bir hafta sonra geri dönüyor. İlk yurtdışı deneyimi için biraz büyük bir lokma. Federasyon başkanımız ilk sefer için daha kısa bir ralliye katılmam gerektiği konusunda beni defalarca uyardı ama ben dinlemedim. Dakar’ın en zorlu etapları, Sahra Çölü'nünün batı yakasında geçer. Aynı çölün doğu yakasında 5 gün motosiklet kullanma imkanı bulacaktım. Esas ilgilendiğim kısım buydu.


Röportajın 2. kısmını 1-2 güne buraya koyarım.