08 Aralık 2007

Piramitlerin arasında bir Türk


Blog açılalı 2 ayı geçti, ben şu ana kadar sadece okumakla yetiniyordum, artık birşeyler karalamak gerekiyordu. Yazı yazmanın benim için ne kadar sıkıcı ve zor bi süreç olduğunu evin köşesindeki tekel bile biliyordur muhtemelen. Kredi kartlarında şifreli döneme geçinceye kadar her seferinde farklı ve anlaşılmaz birşeyler karalardım imza niyetine. Bu sefer de yazı yazma işinden kaytarmak için bir röportajla ilk katkımı yapıyorum bu sayfaya.

Alttaki röportaj Ümit Salkım'la yapıldı. Kim bu Ümit Salkım diyenler için, ufaktan bi ön bilgi vereyim. Ümit, 2006 Türkiye Enduro Şampiyonası 450cc şampiyonu, senelerdir motor üstünde gezinen, hayatını motosiklet üzerine kuran bir vatandaş. Alttaki röportajda gereken her bilgiyi bulacaksınız zaten, artık sizi röportajla başbaşa bırakıyorum.


Motosiklet yarışlarına ne zaman başladın ve motosiklet senin için neyi ifade ediyor?

İlk defa 10 yaşında ailemin İstanbul dışında bulunan çiftlik arazisinde motosiklet kullanmaya başladım. Uzun seneler asfalt dışındaki her yerde motosiklet kullanmama izin vardı. İlk yarış motosikletime 16 yaşında sahip oldum. Babamı zar zor kandırıp katıldığım ilk motokros yarışında 1. olduktan sonra bu işi spor olarak yapmaya karar verdim. Saint-Benoit’da dersler biraz zor olduğu için, sadece yaz aylarında yapılan yarışlara katılma imkanım oluyordu. Ama her katıldığım yarıştan bir kupa almayı beceriyordum. O dönem motosiklet benim için orman yollarında deli gibi sürat yapıp, huzur bulma aracıydı. Motokros yarışlarını sadece süratimi arttırmak ve motosikletin lastikleri yerden kesildiğinde kontrol edebilmeyi öğrenmek için yapıyordum. Lise bitince bu işe 4 sene ara verdim.

Neden bu kadar uzun süre ara verdin?

Üniversite için Fransa’ya yerleştim. Yaşadığım şehir çok soğuk ve yağışlıydı. Zaten Türkiye dışına taşınınca yarış motosikletim satıldı. Bütün düzenim bozulmuştu. Bu yüzden motosikletle yakından uzaktan alakam kalmadı.

İstanbul’a döndün ve içindeki rekabet isteiğine yenik düşüp kendini yarışların içinde buldun.

Aynen öyle, geri döndüğümde çalışmaya başladım ve hayatımın çok sıradan geçmesi beni rahatsız etti. Herşey bir gün eski yarıştığım motosikleti satılık ilanlarında gördüğümde değişti. Yeni çalışmaya başlayan parasız bir genç olarak, bu sefer annemi bir şekilde kandırıp, eski yarış motosikletime geri kavuştum. Ardından 2004 yılının son enduro yarışına hiç antrenman yapamadan katılıp, 125 cc’de 3. oldum. Bu sayede 4 sene önce rafa kaldırdığım hedefleri yeniden gözden geçirip bu doğrultuda annemin de desteğini alarak hareket etmeye karar verdim. 2005 yılını, Türkiye A grubu 125cc 2.'si olarak tamamladım. 2006 yılını, 450cc A grubu Türkiye Şampiyonu olarak tamamladım. Aynı zamanda genel klasmanda 2. tamamladım. Bir tanesi dışında 500cc üzeri motosikletlerin hepsini geçtim. Eklemek isterim, İstanbul yarışlarında kimse beni geçemedi.


Peki Ümit her zaman bir Cross-Country yarışı düşünüyor muydun?

Evet, çocukluğumda Eurosport’ta kumda deli gibi gazlayan tipleri görüp, bunları sürekli izlemeye çalışıyordum. Sonra bu yarışın adının Paris-Dakar olduğunu öğrendim. 13 yaşında buna kesin katılmam gerektiğine karar verip, bunun için neler yapmak gerekiyorsa yerine getirmeye karar verdim. İlk etap motokrostu, motosikleti %100 kontrol etmeyi öğretiyor ve sürücüye sürat kazandırıyor. Ardından enduro yarışları, zamana karşı tek başınıza mücadeleyi ve dayanıklı olmayı öğretiyor. Ardından Dakar’dan daha kısa bir Cross-Country yarışında yol bulma yeteneğini geliştirip saatlarce durmadan motosiklet kullanmanın nasıl olduğunu tecrübe ettim.

Nasıl hazırlandın?

Her şeyden önce sponsor bulmak gerekli. Toplamda ilk sefer için 20-25 bin euro'ya yakın masrafınız var. Motosikletin el yapımı ralli donanım parçaları, ralli kayıt bedeli, motosikletin bakımı ve nakliyesi.. Saymakla bitmez. Önce bir dosya hazırlayıp, AMS Group yöneticilerini ziyarete gittim. AMS’nin Türkçe açılımı Havacılık Yönetim Çözümleri. Sivil havacılık sektöründe, genç ve vizyon sahibi bir kadroyla hizmet vermekteler. Sunduğum projenin Fatih Bey tarafından kabulünden sonra bana düşen, fiziki dayanıklılık ve motosikletli antrenmanları disiplinli bir şekilde Nisan ayından yarıştan bir hafta önceye kadar devam ettirdim. Yaklaşık 5 ay. Kolay olmadı. Sabahları 5’te kalkıp antrenman yapıp işe gitmek. Akşamları spora gidip saat 10’da uyumak pek alışkın olduğun bir hayat tarzı değildi. Haftada, yaklaşık 12-15 saat ormanda antrenman, 10 saate yakın spor salonu, sosyal hayatınızdan feragat etmenizi gerektiriyor. Bunun üzerine birde Dakar bitirmiş ve birçok kere düşülmüş bir motosikletin yeniden yarışabilecek hale getirilmesi ve yeniden boyanıp yeni tasarımına sahip olması epey bir zaman aldı. Bunun dışında ralli esnasında servis desteğim olmadığından karşılaşacağım mekanik sorunların çözümleri için kendimi geliştirmem gerekti.

Ee Mısır Rallisi?

Esasında yarışın tam Türkçe'ye çevirisi Firavunlar Rallisi. Dünya Cross-Country Şampiyonası’nın 4. ayağı ve Dakar’dan sonraki en uzun ralli. 7 günde 2950 km çöl sürüşü çocuk oyuncağı değil. Ralli, Kahire’de piramitlerin önünden başlıyor. Sahra Çölü'nün doğu yakasını geçip, Kahire’ye bir hafta sonra geri dönüyor. İlk yurtdışı deneyimi için biraz büyük bir lokma. Federasyon başkanımız ilk sefer için daha kısa bir ralliye katılmam gerektiği konusunda beni defalarca uyardı ama ben dinlemedim. Dakar’ın en zorlu etapları, Sahra Çölü'nünün batı yakasında geçer. Aynı çölün doğu yakasında 5 gün motosiklet kullanma imkanı bulacaktım. Esas ilgilendiğim kısım buydu.


Röportajın 2. kısmını 1-2 güne buraya koyarım.

Hiç yorum yok: