16 Ekim 2008

Eh be!

Başlığa bakınca acayip bir isyan halindeyim sanılmasın. Kötü futbola -ki fena da oynamadık-, kaçan gollere, kaybedilen puana ya da puan kaybedilen takımın Estonya olmasına sıkıntı yapmıyorum dünkü müsabakadan sonra.

Sorun hep aynı daire içinde dönüyor olmamız, ülke olarak. Bosna maçından önce "eksikler bahane değil" idi, Estonya maçına geldik üç gün sonra, bir gün evvel içeride ezerek 1-0 yendiğimiz -Sergen abimize ifade için teşekkürler- Belarus'a deplasmanda iki yan topla kaybettiğimiz maçın hemen ardından.

Şimdi düşünüyorum, Gökhan Zan ve İbrahim Toraman ile yıllarını harcayan Beşiktaş camiası İbrahim Kaş'ı görünce iç çekiyor mudur? İbrahim Kaş ışığında, yıllardır u17-19-21 takımlarıyla ortalığı kasıp kavurmasına rağmen klübünde parlayamayan düzinelerce genç futbolcu ne düşünmüştür maçı izlerken? Belki de sorun budur, plansız ve programsız hareket etmekten, 25 kişilik geniş kadroları sezon başında istifledikten sonra bunları kullanamamaktan geçiyordur başarısızlığa çıkan yolumuz.

Aklımda çok soru var aslında ama en basitiyle başlayalım. Dün maçı kazanabilirdik, eğer Fatih Terim biraz olsun bu maçı almak isteseydi çevirecek hamleleri yapardı gibi geliyor bana. Ekol oluşturmaya kasan ekol teknik adamımız, büyük ihtimalle "bu maçı bu düzenle almalıyım" egosuyla savaştı maçın ikinci yarısında, hatta ilk yarının son diliminde. Nuri'nin Estonya'ya işlemediğini 35. dakikada gören bir teknik direktör, 70. dakikada Yusuf'u almazdı yoksa oyuna, kurtarıcı olarak. Hatta Yusuf'u alınca onu Aurelio'nun yerine çekip, daha hızlı ve kuvvetli olan ancak ileride top dağıtma işini kıvıramayan Aurelio da asıl mevkisinde kalır, Estonya son dakikalarda cesurca ileri çıkıp zamanı yemezdi en azından.

Çok fazla kısır döngü içinde boğulduk sanırsam, Ertuğrul'un adamlığı, Servet'in açıklamaları, klübün Aziz Yıldırım'a borcu derken futbolun teknik taktiğini konuşmaz olduk. Dün de televizyonlarda aynı muhabbet, maç bitmiş puan gitmiş, hala "Terim'in aklında klüp takımı var" ya da "Mevlüt bu maçı alacak futbolcu değil" tarzı kalıplar.

Her neyse isyan yok dedik, onlar yapmıyo ben yapıyorum da demiyorum ama alırdık dünkü maçı, en azından Nuri'yi oyunda tutup biraz daha defansif bir role kaydırarak, ikinci forveti bu maçı düşünerek daha kalıplı bir oyuncudan seçerek bu işi becerebilirdik ancak Batuhan'la fırçayı yiyen Terim pek risk almadı en başından itibaren. Belçika ve Bosna'nın halen önündeyiz, bu herifler bir de birbiriyle oynamadılar daha, biri diğerinden 6 puan almadığı takdirde -ki bunun Bosna olmasına ihtimal vermiyorum, Belçika olursa da dışarda Belçika'ya kaybedceğimizi düşünmüyorum- zaten bizi geçmeleri zor. O yüzden gruptan çıkmak konunda bir endişem yok.

Puanı verdik ama iyi oynadık, pozisyon bulduk. Zaten iki maçtan 6 puanla çıksak ayıp olurdu tarihimize. Yine de ben yeni milli takımdan memnunum, seviyorum eskisine göre.

Hiç yorum yok: