05 Aralık 2011

Bundesliga - Epiosode 4 - Title Race

2) Borussia Dortmund

Son şampiyon. Belki de Almanya futbolunu çok başka noktalara getirecek sistemin meyvelerini ilk toplayan takım konumunda. “70 milyon kişiden bir kişi çıkmaz Dortmund’un kadrosunu sayacak” diyenlere inat, “şampiyon” kadroyu şuraya yazalım...


Weidenfeller(c) –Schmelzer – Subotic - Hummels – Piszczek – Nuri – Bender – Götze – Kagawa – Grosskreutz – Barrios.
Yedekler: Lewandowski – Langarek(gk) – Kehl – Dede – Santana - Kuba – Zidan – Antonio Da Silva – Owomoyela
Teknik Direktör: Jurgen Klopp

Kusursuz bir 11. Takımın abisi konumundaki kaptan Weidenfeller ve yaş ortalaması 22 civarı gencecik bir takım. Sezonbaşından beri oynadıkları futbol ile Almanya’da şampiyonluğu hak eden başkakadro veya rakip çıkamazdı. Sezon bittiğinde gördük ki çıkamadı da.

Yaz sezonuna çok önemli bir oyuncu kaybı ile girdiler. Takımı size emanet etseler ve bu takımdan bir kişi hariç herkesi satabilirsin deseler, herkesin elde tutmak isteyeceğiniz ilk oyuncuyu Dortmund bu sezon elden çıkartmak zorunda kaldı. Takımın beyni ve herşeyi konumundaki Nuri Şahin, Real Madrid’in yolunu tuttu, Mesut’un ve Hamit’in arkasından. Yerine ise geçen sezonun bir başka süpriz takımı Nürnberg’in başarısının en önemli pay sahiplerinden İlkay Gundoğan ile doldurmaya karar verdi Jurgen Klopp.

Diğer hamleler ise Almanya’da transfer piyasasının geldiği noktayı özetler cinste. Yeni Nuri adaylarından 92 doğumlu Leitner, 89'lu sol bek Löwe ve yine 89'lu ileriye dönük orta saha Perisic, Dortmund’un bu yaz yaptığı en büyük transfer hamleleriydi. İşin ilginci Dortmund en doğru yerlere nokta atış transferleri yapmış durumda. Takımın ilk 11 dengesini bozmadan, yedek kulübesinin zenginleşmesi gerekiyordu ve gelen oyuncuların tamamı, Dortmund bench’inin kalitesini, geçen sezona nazaran bir sınıf atlatmış durumda.

2002’de gelen ve bütün şehrin “keşke olmasaydık” dediği o lanetli şampiyonluktan sonra iflasın eşiğine gelen Dortmund’u kurtaran hamle, mali açıdan yük getiren isimlerin ayrılması ve orta sıra takımı olmak pahasına geleceği kurmaktı. Yönetim, futbolculara ve teknik direktörlere fahiş paralar vermek yerine, çok daha az bir ücreti, dünya çapında gezinen scout’lara ve kendi araştırma ekiplerine ayırdı. Sadece 350 bin euro'ya Japonya ikinci liginden gelen Kagawa’yı hayran bir şekilde izleyip, “ulan bizim takımlar niye böyle davranmıyor” diye iç geçirmektir kendi ülkemizde bu yönetimsel hamlenin getirileri. Keza Kagawa gibi Lewandowski, Perisic, Leitner, Subotic gibi transferlerin yanına, altyapıdan çıkarn Götze, Grosskreutz gibi oyuncular, çok uzun süreli araştırmaların, incelemelerin, eğitimlerin sonuçları. Şahsi görüşüm önemli olanın 1-2 maç oynayıp, biraz birşey ortaya koyan genç oyuncuları transfer etmekten ziyade, transferlerinden sonra onlara gereken eğitimi ve güveni verebilmektir futbolda. Dortmund akademisinin en büyük başarısı olan ve gelecek dönemde Milli Takımın orta sahasını sırtlamasını istediğimiz Nuri, daha 16 yaşındayken Dortmund’ta forma savaşı veriyordu Bundesliga'da.

Çok fazla birşey yazmaya gerek yok Dortmund için. Sene sonu olmaları gereken yerde olacaklar çünkü son şampiyon en önemli silahını transfer sezonunda kaybettiyse de, omurgasını kaybetmemiş durumda ve arkadan gelen yepyeni isimlerle çok daha büyük yerlere gelmeleri kuvvetle muhtemel. En büyük avantajlarından biri ise diğer takımların yavaş yavaş Dortmund modeline doğru geçmeye başlaması ve bu yolda Dortmund’un o genç kadrosunun deneyim olarak rakiplerinden bir adım daha önde olması gösterilebilir. Ancak şampiyonluk yolunda bu sene bir tane engelleri olacak diye düşünüyorum ve onuda listenin en tepesine yazıyorum...

1)Bayern Münih

2002-03 sezonunda Louis Van Gaal Barcelona’nın kapısından içeri girdiğinde, Rexach yönetiminde bir türlü umduğunu bulamayan ve Rivaldo’nun son dakikada rovaşata ile Valencia’ya yazdığı gol ile Şampiyonlar Ligi biletini kaptığı bir takım bulmuştu. Takımdan ilk iş olarak verim alacağını düşünmediği isimleri göndermiş ve bu kararlarıyla daha ilk dakikadan tepkileri üzerine toplamıştı. Rivaldo, Guardiola, Reina, Arteta, Geovanni, Sergi, Luis Garcia ve Alfonso takımdan ayrılan oyuncular olurken, takıma katılan isimler altyapıdan; Valdes, Iniesta, Oleguer (şu an Ajax’ta oynuyor, Van Gaal’den bir sezon önce A takıma çıkmasına rağmen forma Van Gaal ile) ve Navarro (şu an Sevilla’da oynuyor); dış transfer olarak ise Mendieta, Riquelme, Enke ve Sorin idi. İleriye dönük orta saha görevindeki Xavi, günümüzdeki yerine çekilirken, takımdaki İspanyol oyuncu sayısında ciddi bir artış yaşanmıştı. Özellikle altyapıdan gelen oyuncular sayısında.

Şimdi ilk paragrafı tekrar yazıyorum...

2009-10 sezonunda Louis Van Gaal, Bayern Münih’in kapısından içeri girdiğinde, Jürgen Klinsmann yönetiminde ile bir türlü umduğunu bulamayan (Nisan ayına kadar dayandı Hoeness ve Klinsmann Nisan ayında kovuldu, yerine Heynckes son 6 maçta görev aldı) ve kalan son 5 maçta gelen 4 galibiyet ve 1 beraberlik ile ligi ikinci sırada bitiren bir takım bulmuştu. Takımdan ilk iş olarak verim alacağını düşünmediği isimleri göndermiş ve bu kararıyla daha ilk dakikadan tepkileri üzerine toplamıştı. Lucio - Borowski - Podolski - Hummels - Toni takımdan ayrılan oyuncular olurken, takıma katılan isimler altyapıdan, Contento, Alaba ve Mehmet Ekici; dış transfer olarak ise Gomez, Robben, Olic, Pranjic ve Tymoshchuk isimlerinden oluşmaktaydı. Hiç istemediği transfer Gomez yüzünden Hoeness ile ters düşecek, ileriye dönük orta saha oyuncusu Schweinsteiger’i Xavi pozisyonuna çekip, bir sonraki sezon önüne Kroos ve Müller’i ekleyecekti. Bunun sonucunda ise Bayern Münih’teki Alman oyuncu sayısında ciddi bir artış yaşanacaktı. Özellikle altyapı oyuncuları sayısında.

Van Gaal'in uyumsuz ve başına buyruk karakteri Barcelona gibi Bayern'de de sorun oldu. Hele kulübün patronu Hoeness gibi kült bir insansa bu sorunların ne kadar derin olabileceğinin göstergesi. Hoeness'in Van Gaal’den nefret ettiğini söyleyebiliriz. Bu konuşmalarından da anlaşılabilen birşey. Ancak mevzu bahis Bayern ise o nefret ettiği insanla bile çok rahat bir şekilde çalışabilen biri kendisi. Gomez yüzünden araları açılan ikili (ki neden çok belli, Van Gaal çok para verip transfer yapmayı seven biri değil. Altyapıdan gelen adamları takıma monte edip, geleceğin takımını planlamada ise deha. Gomez ise bonservis bedeli yüzünden Hoeness için büyük bir mesele. 30 milyon euro verilen adamı oynatmazsanız, dünyanın her yerinde tepki çekmeniz normaldir), ilk sene gelen şampiyonluğun havasını çok çabuk unutmuştu. Bunda Dünya Kupası'nın etkileri bir hayli fazla keza Robben ve Ribery’den neredeyse 1 sezon yararlanamadı Bayern. Ancak ne kadar Van Gaal ikinci sezonunda Bayern'e uzun süredir yaşamadığı kayıp bir sezon geçirtip, kovulduysa da, gelecek 5 sezonu onlara kazandıran takımın temelini de atmış oldu.

Sezona Van Gaal’in yerine Heynckes ile başladı Bayern. Aslında bu biraz vefa borcu Hoeness’in. Yıllar önce sezon içinde çok da parlak olmayan bir durumdayken Heynckes’i haksız yere kovmuş ve bu konudaki pişmanlığını birkaç kez konuşmalarında bahsetmiş biri. Van Gaal gibi transferi bloklayan biri de ortada olmayınca ve berbat ötesi geçen sezonu kapamak adına, Hoeness çek defterini açtı ve kapamadı diyebiliriz.

Van Gaal’in bıraktığı takımın en sıkıntılı yeri kaleci ve defans hattıydı. Kaleci konusunda hakkının yendiğini düşünsem de; Oliver Kahn’ın yıllarca koruduğu bir kaleyi Kraft ve Butt arasında değişmeli kullanmak Bayern taraftarının tarzına pek gitmedi. Bu yüzden Almanya’nın 1 numarası Neuer, bütün tepkilere göğüs gerip, hayatımda gördüğüm en saçma anlaşmayı da taraftarlarla imzalayınca, Bayern’in yeni kalecisi oldu. Yine savunmaya çok önemli 2 oyuncu, Rafinha ve Boateng katıldı, Bayern bir anda çok üst düzey bir savunmaya sahip olmuş oldu. Bundesliga 2’nin parlayan yıldızlarından Nielsen ise, Gomez ve Olic’i yedeklemek için takıma katılırken, Olic’in yedek kaldığı için çıkardığı arızalar yüzünden, bir anda kendisini ikinci forvet olarak buldu.

Galaksiler ötesi futbol oynadığı iddia edilen ve taraflı tarafsız herkesin hayranlığını gizleyemediği Barcelona’nın mimarının Rijkaard olduğunu düşünenleri bir tarafa koymanızı tavsiye ederim. İşin esas mimarı, iki sezon Bayern’de görev alarak, altyapının uzun süre sonra bu kadar verimli bir şekilde çalışmasını sağladı. Gelecek 5 sezona damga vurmasını beklediğim en büyük takımdır Bayern Münih. Bundesliga ile sınırlamıyorum bu başarıyı. Hemen hemen bütün arenalarda şampiyonluk hedefiyle yola çıktılar ve bu hedeflerine ulaşmaları için yeterli kadro yapısı ve usta bir teknik direktöre sahipler. Şampiyonlar Ligi finaline ev sahipliği yapacak stadının Allianz Arena olması da bu seneki hamlelerin nedeni hakkında ufak olsa da ipucu verebilir.


Genel hatları ile 18 takımın özeti bu şekilde benim için.Umarım maçları takip edenler için az da olsa bir kaynak olur bu yazı. Uzun ara için tekrar özür diler, sabrınız için teşekkür ederim.

Hiç yorum yok: