İngiltere, Zagreb'e en son geldiğinde, Steve McLaren'ın ilk maçıydı. 5'li defans, 2-0'dan sonra gelen oyuncu değişiklikleriyle kabus gibi başlamıştı İngiltere'nin yeni hocası. Bugünse aynı Hırvatistan'a karşı zorlanmadılar bile. Öncelikle Capello'nun, Heskey ve Walcott'u takıma yerleştirme ve kaleyi David James'e geri verme hamlelerini oldukça beğendiğimi söyleyeyim.
Capello'yu gölgede bırakansa, bu denli önemli bir maçta hat-trick yapan Theo Walcott oldu tabi ki. Walcott böylece elit bir de listeye girdi benim gözümde. Nedir bu liste peki, yazının devamında göreceksiniz.
Yıl 1966. Bobby Charlton'lı İngiltere kendi evinde düzenlediği Dünya Kupası'nda finale çıkar. Bilindiği gibi Pele'li, Garrincha'lı, Jairzinho'lu Brezilya'nın gruptan çıkamadığı, fiziksel olarak çok sert geçen bir Dünya Kupası'dır 66. İngiltere çeyrek finalde Arjantin'i, yarı finaldeyse grupta Brezilya'nın ipini çeken Eusebio'lu Portekiz'i geçerek finale çıkar. Rakip, Backenbauer'li Batı Almanya'dır. İngilizler maçı West Ham efsanesi Geoff Hurst'ün hat-trick'iyle 3-1 kazanır. 2 golü uzatmada atan Hurst, hala bir Dünya Kupası finalinde hat-trick yapan tek oyuncudur. İşin ilginci de Hurst aslında o İngiltere'nin yedek forvetidir. Grup maçları boyunca Roger Hunt ve Jimmy Greaves (Greaves'in de 60 ve 64 yılları arası 4 hat-trick'i vardır) gibi iki efsanenin arkasında yedekte bekler ve Fransa'ya karşı grubun son maçında sakatlanan Greaves'in yerine maçın tek golünü atacağı Arjantin'le oynanacak çeyrek final maçında (ki Arjantin - İngiltere rekabeti aslında bu maçta ortaya çıkar) ilk 11'e girer. Portekiz'e karşı da 1 asist yapar Hurst ama final öncesi, o jenerasyonun tartışmasız en iyi golcüsü olan Jimmy Greaves'in iyileştiği açıklanır. Medyanın baskılarına rağmen Sir Alf Ramsey, ki bildiğim kadarıyla sıkça duyduğumuz "Kazanan takım bozulmaz." lafının sahibidir, Chelsea - Milan - Tottenham'la 492 maçta 353 gol, milli takımla 57 maçta 44 gol atan Greaves'i kenarda oturtur. O zamanlar oyuncu değişikliğine izin verilmediğinden, 20 yaşında 100 golü, 23'ündeyse 200 golü bulunan Greaves gibi bir oyuncu Dünya Kupası finalinde oynayamamıştır ve Hurst, Ramsey'i haklı çıkarmasa idi muhtemelen Sir ünvanını alamayacaktı. Hurst'ün çizgi tartışmalarıyla akıllara kazanan 2. golünün vuruş anında çekilen fotoğrafıdır yukarıdaki.
Yıl 1986. Meksika'da Dünya Kupası başlar. İngiltere; Fas, Polonya ve Portekiz'li gruba Portekiz mağlubiyeti ve Fas beraberliğiyle başlar. Grubun son maçında Gary Lineker, 35. dakikaya gelindiğinde hat-trick'ini tamamlamıştır. Maçtan sonra da yukarıdaki ünlü pozu verir. Bu galibiyetle İngiltere gruptan çıkar, Paraguay'ı da Lineker'in 2 golüyle geçerler ve sonrasında ünlü maçta 3 dakika içinde Maradona'nın biri elle biri slalomla attığı iki farklı şekillerde efsane olan gole, Lineker sadece bir taneyle karşılık verebilir ve çeyrek finalde elenirler. Hat-trick olarak bakmazsak, Gary Lineker'in 87'de bir hazırlık maçında İspanya'ya attığı 4 gol de (4-2) aslında manevi olarak ayrı bir önem taşır. O tarihlerde Lineker Barcelona'da oynamaktadır ve maç da Madrid'de, Santiago Barnebau'dadır. Bu maçı, yine Lineker'in Barcelona formasıyla Real Madrid'e hat-trick yaptığı maçın (3-2) yanına koyarsak, Lineker'in Barcelona'da neden çok sevildiği açıklanabilir. Lineker'in Türkiye'ye karşı yaptığı iki hat-trick de bulunmakta ama İngilizler için değil, bizim için önemli bir detay bu, Bryan Robson'ın da vardır bir tane hatta.
Yıl 1999, Euro 2000 elemeleri. İngiltere 5. grupta, İsveç, Bulgaristan ve Polonya'yla aynı gruba düşer. Solna'da İsveç'e (İsveç gruptan 8 maçta 22 puanla çıkar ve şampiyonada Türkiye'yle aynı gruba düşer) kaybedilen maç, arkasından Wembley'de 0-0'lık Bulgaristan maçı sonrasında Glenn Hoddle topun ağzındadır. Lüksemburg'u yenerler ama bu, tabi ki Hoddle'ın özürlü insanlar hakkında yaptığı açıklamanın ardından katlanarak büyüyen tepkilerle kovulmasına engel olmaz. İngiltere grupta Polonya ve İsveç'in arkasında kalmıştır, Kevin Keegan göreve getirilir. Keegan, Polonya'yı Wembley'de yenemezse İngiltere oldukça geride kalacak ve Euro 2000'i kaçıracaktır. Bu kadar gergin bir maçta sahneye milli takıma yeni ısınmaya başlayan Paul Scholes çıkar ve 3-1 kazandıkları maçta hat-trick yapar. Bu galibiyetin önemi daha sonra ortaya çıkacaktır, gruplar sona erdiğinde İsveç'in altında kalan Polonya ve İngiltere aynı puana sahiptir. Baraj maçlarına gidecek takımı belirlemek için ikili averaja bakılır ve Polonya'yla deplasmanda 0-0 berabere kalan İngiltere, Scholes'un hat-trick yaptığı maç sayesinde 2. olur grupta ve barajlarda da İskoçya'yı eleyip Euro 2000'e gider.
Yıl 2001, 2002 Dünya Kupası elemeleri grubunda İngiltere bu sefer de Almanya'ya çatar. Yine çok kötü başlarlar gruba. İlk maçta Almanya'ya Wembley'de yenilince, Euro 2000'de de gruptan çıkamayan Kevin Keegan kovulur. Daha sonra Finlandiya deplasmanında 0-0'lık maç. Ardından Lazio'yla iyi işler yapan Sven-Göran Eriksson'u hayli yüklü bir kontratla başa getirirler. Ve Finlandiya'yı, Litmanen'in el bileğinin kırılmasına rağmen (Litmanen o tarihlerde Liverpool'da oynuyordu, maç sonunda alkışlandı) 90 dakika sahada kaldığı maçta, Anfield'da zar zor 2-1 yenerler. Eriksson, yeni bir antrenör için hiç de hoş olmayan iki Balkan deplasmanından, Yunanistan'dan ve Arnavutluk'tan da, çok zor koparılan 6 puanla döner. Münih'e gittiklerinde Almanya'nın 3 puan gerisindedirler, favori 63000 seyircisi önünde grup lideri Almanya'dır ancak 1-0 geri düştükleri maçı Michael Owen'ın hat-trick'iyle 5-1 kazanırlar. Bu grup o kadar dramatiktir ki, son maçlara girilirken Almanya ve İngiltere'nin puanları eşittir. Almanya içerde Finlandiya'yla, İngiltere ise yine evinde Yunanistan'la oynarlar. Almanya - Finlandiya maçı 0-0 biter, aynı anda İngiltere - Yunanistan maçının uzatma dakikaları oynanmaktadır ve Yunanistan 2-1 öndedir. Ama 93. dakikada sahneye bu sefer Old Trafford'da, kendi seyircisi önünde David Beckham çıkar ve maç boyunca İngiltere'yi tek başına taşıyan kaptan Beckham, yaklaşık 30 metreden inanılmaz bir frikik golü atarak İngiltere'yi Dünya Kupası'na götürür.
Peter Crouch'un Jamaika'ya yaptığı robot danslı hat-trick veya San Marino gibi takımlara karşı yapılan hat-trickleri yazma gereği duymadım ama bence Walcott'un hat-trick'i de yukarıdakiler kadar olmasa da oldukça önemli. Bunu henüz 19 yaşında yapması, manevi olarak oldukça anlam taşıyan bir maçta yapması ve İngiltere'nin çizilen karizmasını kurtarması gibi nedenler sıralayabilirim. Üstelik bu skorun İngiltere'ye grup liderliği için vereceği avantaj ve morali de eklemek gerek.
Capello'yu gölgede bırakansa, bu denli önemli bir maçta hat-trick yapan Theo Walcott oldu tabi ki. Walcott böylece elit bir de listeye girdi benim gözümde. Nedir bu liste peki, yazının devamında göreceksiniz.
Yıl 1966. Bobby Charlton'lı İngiltere kendi evinde düzenlediği Dünya Kupası'nda finale çıkar. Bilindiği gibi Pele'li, Garrincha'lı, Jairzinho'lu Brezilya'nın gruptan çıkamadığı, fiziksel olarak çok sert geçen bir Dünya Kupası'dır 66. İngiltere çeyrek finalde Arjantin'i, yarı finaldeyse grupta Brezilya'nın ipini çeken Eusebio'lu Portekiz'i geçerek finale çıkar. Rakip, Backenbauer'li Batı Almanya'dır. İngilizler maçı West Ham efsanesi Geoff Hurst'ün hat-trick'iyle 3-1 kazanır. 2 golü uzatmada atan Hurst, hala bir Dünya Kupası finalinde hat-trick yapan tek oyuncudur. İşin ilginci de Hurst aslında o İngiltere'nin yedek forvetidir. Grup maçları boyunca Roger Hunt ve Jimmy Greaves (Greaves'in de 60 ve 64 yılları arası 4 hat-trick'i vardır) gibi iki efsanenin arkasında yedekte bekler ve Fransa'ya karşı grubun son maçında sakatlanan Greaves'in yerine maçın tek golünü atacağı Arjantin'le oynanacak çeyrek final maçında (ki Arjantin - İngiltere rekabeti aslında bu maçta ortaya çıkar) ilk 11'e girer. Portekiz'e karşı da 1 asist yapar Hurst ama final öncesi, o jenerasyonun tartışmasız en iyi golcüsü olan Jimmy Greaves'in iyileştiği açıklanır. Medyanın baskılarına rağmen Sir Alf Ramsey, ki bildiğim kadarıyla sıkça duyduğumuz "Kazanan takım bozulmaz." lafının sahibidir, Chelsea - Milan - Tottenham'la 492 maçta 353 gol, milli takımla 57 maçta 44 gol atan Greaves'i kenarda oturtur. O zamanlar oyuncu değişikliğine izin verilmediğinden, 20 yaşında 100 golü, 23'ündeyse 200 golü bulunan Greaves gibi bir oyuncu Dünya Kupası finalinde oynayamamıştır ve Hurst, Ramsey'i haklı çıkarmasa idi muhtemelen Sir ünvanını alamayacaktı. Hurst'ün çizgi tartışmalarıyla akıllara kazanan 2. golünün vuruş anında çekilen fotoğrafıdır yukarıdaki.
Yıl 1986. Meksika'da Dünya Kupası başlar. İngiltere; Fas, Polonya ve Portekiz'li gruba Portekiz mağlubiyeti ve Fas beraberliğiyle başlar. Grubun son maçında Gary Lineker, 35. dakikaya gelindiğinde hat-trick'ini tamamlamıştır. Maçtan sonra da yukarıdaki ünlü pozu verir. Bu galibiyetle İngiltere gruptan çıkar, Paraguay'ı da Lineker'in 2 golüyle geçerler ve sonrasında ünlü maçta 3 dakika içinde Maradona'nın biri elle biri slalomla attığı iki farklı şekillerde efsane olan gole, Lineker sadece bir taneyle karşılık verebilir ve çeyrek finalde elenirler. Hat-trick olarak bakmazsak, Gary Lineker'in 87'de bir hazırlık maçında İspanya'ya attığı 4 gol de (4-2) aslında manevi olarak ayrı bir önem taşır. O tarihlerde Lineker Barcelona'da oynamaktadır ve maç da Madrid'de, Santiago Barnebau'dadır. Bu maçı, yine Lineker'in Barcelona formasıyla Real Madrid'e hat-trick yaptığı maçın (3-2) yanına koyarsak, Lineker'in Barcelona'da neden çok sevildiği açıklanabilir. Lineker'in Türkiye'ye karşı yaptığı iki hat-trick de bulunmakta ama İngilizler için değil, bizim için önemli bir detay bu, Bryan Robson'ın da vardır bir tane hatta.
Yıl 1999, Euro 2000 elemeleri. İngiltere 5. grupta, İsveç, Bulgaristan ve Polonya'yla aynı gruba düşer. Solna'da İsveç'e (İsveç gruptan 8 maçta 22 puanla çıkar ve şampiyonada Türkiye'yle aynı gruba düşer) kaybedilen maç, arkasından Wembley'de 0-0'lık Bulgaristan maçı sonrasında Glenn Hoddle topun ağzındadır. Lüksemburg'u yenerler ama bu, tabi ki Hoddle'ın özürlü insanlar hakkında yaptığı açıklamanın ardından katlanarak büyüyen tepkilerle kovulmasına engel olmaz. İngiltere grupta Polonya ve İsveç'in arkasında kalmıştır, Kevin Keegan göreve getirilir. Keegan, Polonya'yı Wembley'de yenemezse İngiltere oldukça geride kalacak ve Euro 2000'i kaçıracaktır. Bu kadar gergin bir maçta sahneye milli takıma yeni ısınmaya başlayan Paul Scholes çıkar ve 3-1 kazandıkları maçta hat-trick yapar. Bu galibiyetin önemi daha sonra ortaya çıkacaktır, gruplar sona erdiğinde İsveç'in altında kalan Polonya ve İngiltere aynı puana sahiptir. Baraj maçlarına gidecek takımı belirlemek için ikili averaja bakılır ve Polonya'yla deplasmanda 0-0 berabere kalan İngiltere, Scholes'un hat-trick yaptığı maç sayesinde 2. olur grupta ve barajlarda da İskoçya'yı eleyip Euro 2000'e gider.
Yıl 2001, 2002 Dünya Kupası elemeleri grubunda İngiltere bu sefer de Almanya'ya çatar. Yine çok kötü başlarlar gruba. İlk maçta Almanya'ya Wembley'de yenilince, Euro 2000'de de gruptan çıkamayan Kevin Keegan kovulur. Daha sonra Finlandiya deplasmanında 0-0'lık maç. Ardından Lazio'yla iyi işler yapan Sven-Göran Eriksson'u hayli yüklü bir kontratla başa getirirler. Ve Finlandiya'yı, Litmanen'in el bileğinin kırılmasına rağmen (Litmanen o tarihlerde Liverpool'da oynuyordu, maç sonunda alkışlandı) 90 dakika sahada kaldığı maçta, Anfield'da zar zor 2-1 yenerler. Eriksson, yeni bir antrenör için hiç de hoş olmayan iki Balkan deplasmanından, Yunanistan'dan ve Arnavutluk'tan da, çok zor koparılan 6 puanla döner. Münih'e gittiklerinde Almanya'nın 3 puan gerisindedirler, favori 63000 seyircisi önünde grup lideri Almanya'dır ancak 1-0 geri düştükleri maçı Michael Owen'ın hat-trick'iyle 5-1 kazanırlar. Bu grup o kadar dramatiktir ki, son maçlara girilirken Almanya ve İngiltere'nin puanları eşittir. Almanya içerde Finlandiya'yla, İngiltere ise yine evinde Yunanistan'la oynarlar. Almanya - Finlandiya maçı 0-0 biter, aynı anda İngiltere - Yunanistan maçının uzatma dakikaları oynanmaktadır ve Yunanistan 2-1 öndedir. Ama 93. dakikada sahneye bu sefer Old Trafford'da, kendi seyircisi önünde David Beckham çıkar ve maç boyunca İngiltere'yi tek başına taşıyan kaptan Beckham, yaklaşık 30 metreden inanılmaz bir frikik golü atarak İngiltere'yi Dünya Kupası'na götürür.
Peter Crouch'un Jamaika'ya yaptığı robot danslı hat-trick veya San Marino gibi takımlara karşı yapılan hat-trickleri yazma gereği duymadım ama bence Walcott'un hat-trick'i de yukarıdakiler kadar olmasa da oldukça önemli. Bunu henüz 19 yaşında yapması, manevi olarak oldukça anlam taşıyan bir maçta yapması ve İngiltere'nin çizilen karizmasını kurtarması gibi nedenler sıralayabilirim. Üstelik bu skorun İngiltere'ye grup liderliği için vereceği avantaj ve morali de eklemek gerek.
1 yorum:
Capello türü hocalara bayılıyorum. Roma'da elinde çok fazla savunma oyuncusu vardı, ligin en az gol yiyen takımı olarak şampiyon oldular. Real'de elinde 5 tane çok iyi forvet vardı. Ligin en çok gol atan takımı oldular. Gerçek "teknik adamlık" budur. Elindeki kaynağı iyi görüp, o kaynaktan çok yüksek verim alma becerisi.
Yorum Gönder