Araya batug.com Basketbol Günleri ve cehennem sıcakları girince, bütün sezon elimden geldiğince kotarmaya çalıştığım, grand slam coverage işini US Open'da oldukça sekteye uğrattığımın farkındayım. Yerli kaynakların oldukça kısıtlı olduğunu en yakından bilenlerden biri olarak, ukalalık sınırını aşmadan, orada bir yerde, bu blogu, bu spor için takip eden az da olsa birileri olduğunu düşünerek özür diliyorum.
Kısa bir bakış atarsak genel tabloya, elbette ki GS sürprizleri var yine, gerek çıkış yapanlar, gerek istediğini bulamayanlar.. Ama ben öncelikle, dünya tenis gündeminin günlerdir tartıştığı konu olan, "Ne olacak bu Fe(ner)derer'in hali?" muhabbetinde bir iki naçizane gözlemimi belirtmek istiyorum. Bildiğimiz gibi Federer de bir zamanlar insandı. Gençti, saç stili farklıydı ve büyük bir şampiyon olacak materyale sahip olmasına rağmen, daha sonra ona hanedan yolunu açacak olan o soğukkanlılığına ve kendine güvenine tam olarak sahip değildi. Ne demek istediğimi daha iyi anlamanız için, Nike'ın Tiger Woods & Roger Federer reklamını izlemenizi öneririm. Sevdiğim, güzel bir reklam. Nadal'ın 1 numarayı almasından beri Federer'in uzun zamandır aradığı o rekabeti bulunca, sağlam bir geri dönüş yapacağını düşünüyordum. Aslında hala da öyle düşünüyorum. Ama belli ki Federer hala kendini tam olarak toplayabilmiş değil. Geçen sene set vermesi bile mucize olan oyunculara karşı sinirlenebiliyor, raketi yere vurma eşiğine dahi geliyor. İşte burası çok kritik bir gösterge. Federer'in vücut dili en son yukarıda bahsettiğim -ergenlik çağı diyelim hadi- dönemde böyleydi. Oyunundaki teknik düşüşü başka türlü ne bizler, ne de kendisi açıklayamaz, sanmıyorum. Bu açıdan sezon sonu, onun yardımına koştu diyebiliriz. Masters'lar sırasında göstereceği performans çok önemli, sezonu yine tepede bitirme ihtimali bana göre hayli yüksek çünkü. Aksi durumda, kort dışı bazı değişiklikler beklenebilir. Sabahları kalktığında yüzü onu daha az korkutacak yeni bir kız arkadaş hiç de fena olmayan bir başlangıç bana kalırsa.
Şaka bir yana, turnuvaya geri dönelim. Erkekler kurasında benim dikkatimi çeken 3 oyuncu oldu şu ana dek. Birincisi, daha önce de blogda yer verdiğim Kei Nishikori. Senenin başında Delray Beach'te elemelerden gelip epik bir turnuva kazanmıştı ve bunu yaptığında 18 yaşındaydı henüz. Aynı hikayeyi bir daha anlatmayacağım, arşivden okuyabilirsiniz detayları. 3 maçını izleme şansını buldum ve gerçekten yakın zamanda fan-favourite olmaya aday bir çocuk. Kortta bu kadar ufak tefek kalması, insana daha bir sempatik geliyor ve gelişimi halinde top 15 materyali olan bir oyunu var.
Favorilerimden biri de artık iyiden iyiye yukarıdakilere kafa tutmaya başlayan Del Potro'ydu. Nishikori'nin 4. turda ipini çeken adamdı aslında Juan Martin ama bu maçın beklediğimden kısa sürmesinin nedeni biraz da Nishikori'nin 5 setlik Ferrer galibiyetinden, Floyd Mayweather'la 6 raund dövüşmüş gibi çıkmasıydı. Del Potro benim yarı final adayımdı ama Murray'e kaybetti. Yakın bir maçtı, Gürcan Bilgiç olsa top sevmedi derdi ya, öyle bir maçtı.
3 numara pek tabi elemelerden gelip çeyrek final oynayan Gilles Müller. Müller hayatının turnuvasını oynadı, dünkü Federer mağlubiyeti dahil olmak üzere. Haas ve Almagro gibi iki fiziksel olarak güçlü oyuncuyu 0-2'den gelip yenmek başlı başına çok ekstrem bir başarı. Bunun üzerine Davydenko gibi bir baseline ustasını geçmekse saygı duyulması gereken bir olay. Müller aslında zaman zaman böyle olmasa da ufak sürprizler yapabilen bir adam. 2003'te Roddick'i burada ilk turda yenip, tam anlamıyla ağlatmıştı. Yine 2005'te Wimbledon'da Nadal'ı evine göndermişti. Gençler seviyesinde daha önce US Open'ı kazanmış olması aslında yeteneği konusunda bir ipucu veriyor ama şu turnuvayı saymazsak, çocuklarına anlatacağı bir iki maçtan fazla bir anısı yok. Ama hakkını da verelim, turnuva genelinde Nadal'ı saymazsak gördüğüm açık ara en iyi fizik kondüsyona sahip oyuncuydu Müller. Hatta daha da sululaşıp, bütün Lüksemburg'daki en kondüsyonlu insan diyebiliriz heralde. Servis ritmini bundan sonra da devam ettirmek bir numaralı hedefi olmalı ilerleyen kariyeri için.
Şimdilik daha fazla yazasım gelmedi. Yarı finaller oldukça iyi geçecek. Murray ve Nadal arasında her zaman gizli bir rekabet vardır. Djokovic ve Federer maçıysa 5 sete aday. Bayanlarda Dementieva - Jankovic devam ediyor şu an, şöye bir bakıyorum göz ucuyla, Dementieva geriden geliyor. Favorim tabi ki Elena. Öbür taraftan da Serena'yı geçebilecek bir Safina mutlu edecek beni. Maça dönüyorum..
Kısa bir bakış atarsak genel tabloya, elbette ki GS sürprizleri var yine, gerek çıkış yapanlar, gerek istediğini bulamayanlar.. Ama ben öncelikle, dünya tenis gündeminin günlerdir tartıştığı konu olan, "Ne olacak bu Fe(ner)derer'in hali?" muhabbetinde bir iki naçizane gözlemimi belirtmek istiyorum. Bildiğimiz gibi Federer de bir zamanlar insandı. Gençti, saç stili farklıydı ve büyük bir şampiyon olacak materyale sahip olmasına rağmen, daha sonra ona hanedan yolunu açacak olan o soğukkanlılığına ve kendine güvenine tam olarak sahip değildi. Ne demek istediğimi daha iyi anlamanız için, Nike'ın Tiger Woods & Roger Federer reklamını izlemenizi öneririm. Sevdiğim, güzel bir reklam. Nadal'ın 1 numarayı almasından beri Federer'in uzun zamandır aradığı o rekabeti bulunca, sağlam bir geri dönüş yapacağını düşünüyordum. Aslında hala da öyle düşünüyorum. Ama belli ki Federer hala kendini tam olarak toplayabilmiş değil. Geçen sene set vermesi bile mucize olan oyunculara karşı sinirlenebiliyor, raketi yere vurma eşiğine dahi geliyor. İşte burası çok kritik bir gösterge. Federer'in vücut dili en son yukarıda bahsettiğim -ergenlik çağı diyelim hadi- dönemde böyleydi. Oyunundaki teknik düşüşü başka türlü ne bizler, ne de kendisi açıklayamaz, sanmıyorum. Bu açıdan sezon sonu, onun yardımına koştu diyebiliriz. Masters'lar sırasında göstereceği performans çok önemli, sezonu yine tepede bitirme ihtimali bana göre hayli yüksek çünkü. Aksi durumda, kort dışı bazı değişiklikler beklenebilir. Sabahları kalktığında yüzü onu daha az korkutacak yeni bir kız arkadaş hiç de fena olmayan bir başlangıç bana kalırsa.
Şaka bir yana, turnuvaya geri dönelim. Erkekler kurasında benim dikkatimi çeken 3 oyuncu oldu şu ana dek. Birincisi, daha önce de blogda yer verdiğim Kei Nishikori. Senenin başında Delray Beach'te elemelerden gelip epik bir turnuva kazanmıştı ve bunu yaptığında 18 yaşındaydı henüz. Aynı hikayeyi bir daha anlatmayacağım, arşivden okuyabilirsiniz detayları. 3 maçını izleme şansını buldum ve gerçekten yakın zamanda fan-favourite olmaya aday bir çocuk. Kortta bu kadar ufak tefek kalması, insana daha bir sempatik geliyor ve gelişimi halinde top 15 materyali olan bir oyunu var.
Favorilerimden biri de artık iyiden iyiye yukarıdakilere kafa tutmaya başlayan Del Potro'ydu. Nishikori'nin 4. turda ipini çeken adamdı aslında Juan Martin ama bu maçın beklediğimden kısa sürmesinin nedeni biraz da Nishikori'nin 5 setlik Ferrer galibiyetinden, Floyd Mayweather'la 6 raund dövüşmüş gibi çıkmasıydı. Del Potro benim yarı final adayımdı ama Murray'e kaybetti. Yakın bir maçtı, Gürcan Bilgiç olsa top sevmedi derdi ya, öyle bir maçtı.
3 numara pek tabi elemelerden gelip çeyrek final oynayan Gilles Müller. Müller hayatının turnuvasını oynadı, dünkü Federer mağlubiyeti dahil olmak üzere. Haas ve Almagro gibi iki fiziksel olarak güçlü oyuncuyu 0-2'den gelip yenmek başlı başına çok ekstrem bir başarı. Bunun üzerine Davydenko gibi bir baseline ustasını geçmekse saygı duyulması gereken bir olay. Müller aslında zaman zaman böyle olmasa da ufak sürprizler yapabilen bir adam. 2003'te Roddick'i burada ilk turda yenip, tam anlamıyla ağlatmıştı. Yine 2005'te Wimbledon'da Nadal'ı evine göndermişti. Gençler seviyesinde daha önce US Open'ı kazanmış olması aslında yeteneği konusunda bir ipucu veriyor ama şu turnuvayı saymazsak, çocuklarına anlatacağı bir iki maçtan fazla bir anısı yok. Ama hakkını da verelim, turnuva genelinde Nadal'ı saymazsak gördüğüm açık ara en iyi fizik kondüsyona sahip oyuncuydu Müller. Hatta daha da sululaşıp, bütün Lüksemburg'daki en kondüsyonlu insan diyebiliriz heralde. Servis ritmini bundan sonra da devam ettirmek bir numaralı hedefi olmalı ilerleyen kariyeri için.
Şimdilik daha fazla yazasım gelmedi. Yarı finaller oldukça iyi geçecek. Murray ve Nadal arasında her zaman gizli bir rekabet vardır. Djokovic ve Federer maçıysa 5 sete aday. Bayanlarda Dementieva - Jankovic devam ediyor şu an, şöye bir bakıyorum göz ucuyla, Dementieva geriden geliyor. Favorim tabi ki Elena. Öbür taraftan da Serena'yı geçebilecek bir Safina mutlu edecek beni. Maça dönüyorum..
1 yorum:
kız arkadaş konusu cidden önemli, ben bile gözümü kapatıyorum kameralar ona dönünce.. hewitt'i falan örnek alabilir bu konuda mesela..
del potro bi seviye yukarı çıktı belki de bu GS ile.. dementieva'yla üzüldük, artık kalpler murray için çarpıyor :)
Yorum Gönder