Dünya Şampiyonası az önce sona erdi ve giderayak Türkiye de Berlin'deki tek, tarihte de 3. madalyasını (Süreyya Ayhan 1500m/gümüş - Paris 2003, Elvan Abeylegesse 10000m/gümüş - Osaka 2005) kazandı.
Karin'in ve rakiplerinin atlayışlarını tam olarak canlı izleyemedik diğer branş finallerinin de etkisiyle, o yüzden IAAF'in canlı skor-vari sitesinden atlayışları takip etmek, radyodan önemli bir maçı dinlermiş gibi heyecanlandırdı.
Madalyayı alsak da kötü bir final oldu denebilir. Genç yeteneklerden 88'li son olimpiyat 3.'sü Nijeryalı Okagbare çekilmişti. Favorilerden, Reese ve Lebedeva çok erken koptular. Özellikle Reese baştan beri baya rahat gözüktü ki, 3. hakkında yaptığı 7.10'luk atlayış, hem bu sezonun, hem de kariyerinin en iyi atlayışıydı. Lebedeva ise, 6.97'den sonra 4 kez üstüste hata yaptı. Karin de ilk turu 4. bitirdi ama 3. tur bittiğinde 6.80'le Gomes'i geçip, bir daha bırakmayacağı 3.'lüğe geçmişti. Son olimpiyat şampiyonu Brezilyalı Maggi, iyi bir atlayış yapamadan sakatlandı. Elemelerin en iyi derecesini yapan ve baklavaları Berlin Olimpiyat Stadı'nın en arka koltuğundan bile sayılan, Indoor'un son Avrupa ve Dünya Şampiyonu Portekizli Gomes, ve Rus Kucherenko, Karin'i geçmek için son tura kadar çok çabaladılar ama özellikle Gomes, 7 metre potansiyeli olmasına rağmen vasat atlayışlar yaptı.
Karin'in 7 metreyi geçme potansiyeli var. Bu da 2012'de Londra'da alınabilecek olası bir madalya demek. Diğer Türk atletlere bakarsak, Londra için, Elvan 30 yaşında olacak 2012'de ve Dibaba bir kenara, Kenya & Etiyopya'dan genç uzun mesafeciler çıkmaya devam ediyor. Türkiye'de petrol kadar nadir çıkan bir sprinter olarak, Nevin'in Pekin'den sonra Berlin'de de yarı final koşması güzeldi. Londra'ya kadar final koşacak seviyeye çıkabilmesi azımsanmayacak bir ihtimal. Ne olursa olsun, atletinizin finalde yarışması çok güzel bir olay. Yine Akdeniz Oyunları'nda altın alan 89'lu Türkiye rekortmeni ciritçi Fatih Avan var. Geçen ay Pescara'da yaptığı 79.78'lik atışla kırmıştı kendi rekorunu, yanlış anımsamıyorsam. Berlin'de final yapamadı ama o aralıklarda yakın atan çok sporcu var, Fatih'in henüz 20 yaşında olduğu düşünülürse 80 metreyi çok yakın zamanda geçeceği ve Londra'da da finale kalacağına inanıyorum ki, derecelerine baktığınızda ne kadar hızla geliştiğini görebiliyorsunuz. Eşref Apak büyük hayalkırıklığı oldu, formda bir Eşref, 78 metrenin bronz sınırı olduğu Berlin'de çok büyük ihtimalle madalya kazanabilirdi ama finale dahi çıkamadı. Son 6 senedir SB'leri ortalama 80 metre olan biri için unutmak isteyeceği bir deneyim olmalı. Disk'te de Ercüment Olgundeniz 58 metre civarında bir atışla sonuncu oldu elemelerde. O da 63-64 metreye kadar çıkabilen biriydi aslında, bu derecelerle büyük organizasyonlarda final yapabilirsiniz ama Ercüment gösteremedi o performansı. 800'de Yeliz Kurt'un zaten elemeleri geçmesi büyük başarı olurdu ama kendi derecesinin de oldukça altında koştu o da. Bekele, finalini koştu. Kenyalılar ve Etiyopyalılar arasından çıkması çok da büyük ihtimal değildi. Aslı Çakır da 3000 engelli de sonuncu oldu elemelerde. 3000 engellide aslında daha Haziran ayında Türkiye rekorunu kıran ve final koşma potansiyeli olan Türkan Erişmiş de var ama Berlin'de neden yoktu bilmiyorum. Yine geçen sene 800'de Türkiye rekorunu 2:00'a çeken 90'lı Merve Aydın da yoktu. 2012'de final koşmasını bekliyorum Merve'nin de.
Kısacası biraz ilerleme var ama hala yeterince iyi değiliz. Sponsorların ve doğal olarak paranın buraya akması lazım eğer daha fazlasını çıkarmak istiyorsanız. Bunun için madalyadan madalyaya, ana haber bülteninin arkasından gelen traş futbol haberlerinin arasına sıkıştırılmış 1-2 cümle elbette yeterli değil. Akla ilk gelen en mantıklı hareket, doğal olarak, 2. sınıf kütük futbolculara ve menajerlerine milyon dolarlar döken belediyelerin o bütçeleri atletizme ayırması mesela. Ya da Türk Telekom gibi basketbol takımına yıllardır korkunç savurgan şekilde para harcayan veya bayan voleybol takımına 1 milyon dolar verip Kübalı oyuncu getiren şirketlerin bu işe girişmesi gibi. Bu mali güçle Türkiye çapında okullarda yetenekli gençleri tespit edecek bir scouting ekibi oluşturulup, bu seçilen çocuklara burs verilebilir. Tabi bu mali gücün yerine gidip gitmediğini de denetleyecek bir komisyon kurulmalı, "Burası Türkiye"'yle başlayan skandallara mahal vermeden. Türkiye Şampiyonaları televizyondan verilebilir. 127 televizyon kanalının hepsinin kendine özel bir haftalık futbol programının olduğu bir sektörde kötü mü olur? Olmaz. İnsanların ilgisini ve dolayısıyla insanların ilgisini isteyen sponsorların da paralarını çekersiniz. O parayla dışardan iyi hocalar getirir, eldeki mevcut antrenörlerinizi geliştirirsiniz, gerekirse sıfırdan yetiştirirsiniz. En azından size düzenli olarak atlet verebilecek, iyi - kötü bir sistem kurmuş olursunuz. Ya da işte her turnuva sonunda benim gibi konuşursunuz da konuşursunuz..
Karin'in ve rakiplerinin atlayışlarını tam olarak canlı izleyemedik diğer branş finallerinin de etkisiyle, o yüzden IAAF'in canlı skor-vari sitesinden atlayışları takip etmek, radyodan önemli bir maçı dinlermiş gibi heyecanlandırdı.
Madalyayı alsak da kötü bir final oldu denebilir. Genç yeteneklerden 88'li son olimpiyat 3.'sü Nijeryalı Okagbare çekilmişti. Favorilerden, Reese ve Lebedeva çok erken koptular. Özellikle Reese baştan beri baya rahat gözüktü ki, 3. hakkında yaptığı 7.10'luk atlayış, hem bu sezonun, hem de kariyerinin en iyi atlayışıydı. Lebedeva ise, 6.97'den sonra 4 kez üstüste hata yaptı. Karin de ilk turu 4. bitirdi ama 3. tur bittiğinde 6.80'le Gomes'i geçip, bir daha bırakmayacağı 3.'lüğe geçmişti. Son olimpiyat şampiyonu Brezilyalı Maggi, iyi bir atlayış yapamadan sakatlandı. Elemelerin en iyi derecesini yapan ve baklavaları Berlin Olimpiyat Stadı'nın en arka koltuğundan bile sayılan, Indoor'un son Avrupa ve Dünya Şampiyonu Portekizli Gomes, ve Rus Kucherenko, Karin'i geçmek için son tura kadar çok çabaladılar ama özellikle Gomes, 7 metre potansiyeli olmasına rağmen vasat atlayışlar yaptı.
Karin'in 7 metreyi geçme potansiyeli var. Bu da 2012'de Londra'da alınabilecek olası bir madalya demek. Diğer Türk atletlere bakarsak, Londra için, Elvan 30 yaşında olacak 2012'de ve Dibaba bir kenara, Kenya & Etiyopya'dan genç uzun mesafeciler çıkmaya devam ediyor. Türkiye'de petrol kadar nadir çıkan bir sprinter olarak, Nevin'in Pekin'den sonra Berlin'de de yarı final koşması güzeldi. Londra'ya kadar final koşacak seviyeye çıkabilmesi azımsanmayacak bir ihtimal. Ne olursa olsun, atletinizin finalde yarışması çok güzel bir olay. Yine Akdeniz Oyunları'nda altın alan 89'lu Türkiye rekortmeni ciritçi Fatih Avan var. Geçen ay Pescara'da yaptığı 79.78'lik atışla kırmıştı kendi rekorunu, yanlış anımsamıyorsam. Berlin'de final yapamadı ama o aralıklarda yakın atan çok sporcu var, Fatih'in henüz 20 yaşında olduğu düşünülürse 80 metreyi çok yakın zamanda geçeceği ve Londra'da da finale kalacağına inanıyorum ki, derecelerine baktığınızda ne kadar hızla geliştiğini görebiliyorsunuz. Eşref Apak büyük hayalkırıklığı oldu, formda bir Eşref, 78 metrenin bronz sınırı olduğu Berlin'de çok büyük ihtimalle madalya kazanabilirdi ama finale dahi çıkamadı. Son 6 senedir SB'leri ortalama 80 metre olan biri için unutmak isteyeceği bir deneyim olmalı. Disk'te de Ercüment Olgundeniz 58 metre civarında bir atışla sonuncu oldu elemelerde. O da 63-64 metreye kadar çıkabilen biriydi aslında, bu derecelerle büyük organizasyonlarda final yapabilirsiniz ama Ercüment gösteremedi o performansı. 800'de Yeliz Kurt'un zaten elemeleri geçmesi büyük başarı olurdu ama kendi derecesinin de oldukça altında koştu o da. Bekele, finalini koştu. Kenyalılar ve Etiyopyalılar arasından çıkması çok da büyük ihtimal değildi. Aslı Çakır da 3000 engelli de sonuncu oldu elemelerde. 3000 engellide aslında daha Haziran ayında Türkiye rekorunu kıran ve final koşma potansiyeli olan Türkan Erişmiş de var ama Berlin'de neden yoktu bilmiyorum. Yine geçen sene 800'de Türkiye rekorunu 2:00'a çeken 90'lı Merve Aydın da yoktu. 2012'de final koşmasını bekliyorum Merve'nin de.
Kısacası biraz ilerleme var ama hala yeterince iyi değiliz. Sponsorların ve doğal olarak paranın buraya akması lazım eğer daha fazlasını çıkarmak istiyorsanız. Bunun için madalyadan madalyaya, ana haber bülteninin arkasından gelen traş futbol haberlerinin arasına sıkıştırılmış 1-2 cümle elbette yeterli değil. Akla ilk gelen en mantıklı hareket, doğal olarak, 2. sınıf kütük futbolculara ve menajerlerine milyon dolarlar döken belediyelerin o bütçeleri atletizme ayırması mesela. Ya da Türk Telekom gibi basketbol takımına yıllardır korkunç savurgan şekilde para harcayan veya bayan voleybol takımına 1 milyon dolar verip Kübalı oyuncu getiren şirketlerin bu işe girişmesi gibi. Bu mali güçle Türkiye çapında okullarda yetenekli gençleri tespit edecek bir scouting ekibi oluşturulup, bu seçilen çocuklara burs verilebilir. Tabi bu mali gücün yerine gidip gitmediğini de denetleyecek bir komisyon kurulmalı, "Burası Türkiye"'yle başlayan skandallara mahal vermeden. Türkiye Şampiyonaları televizyondan verilebilir. 127 televizyon kanalının hepsinin kendine özel bir haftalık futbol programının olduğu bir sektörde kötü mü olur? Olmaz. İnsanların ilgisini ve dolayısıyla insanların ilgisini isteyen sponsorların da paralarını çekersiniz. O parayla dışardan iyi hocalar getirir, eldeki mevcut antrenörlerinizi geliştirirsiniz, gerekirse sıfırdan yetiştirirsiniz. En azından size düzenli olarak atlet verebilecek, iyi - kötü bir sistem kurmuş olursunuz. Ya da işte her turnuva sonunda benim gibi konuşursunuz da konuşursunuz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder