4. bölümde en çok dikkat çeken isimleri listeyelim, kime göre, tabi ki bana. Listede yer almayan, yine de dikkat çeken/beklenmeyen oyunlar çıkaran Edouard Schwank, Julien Benneteau, Robby Ginepri, Michael Llodra ve Nicolas Almagro gibi isimler de yok değil.
5) Jeremy Chardy
En büyük oyuncuları Gasquet ve Tsonga'nın olmadığı bir RG'da son 16'ya 5 oyuncu sokan Fransızlar yine de başarılılardı. Bunlardan biri de turnuvaya wildcard'la katılan Chardy idi. Jeremy Chardy aslında juniors seviyesinde bilinen ama profesyonel olduktan sonra beklenen patlamayı bir türlü yapamamış oyunculardan bir tanesi. 2005'te gençlerde Wimbledon'ı kazanmış, Amerika Açık'ı ise finalde kaybetmişti. Ondan sonra da zaten hiç bir halt yiyemedi. Bu sene bir kez daha wildcard sayesinde ana tabloya dahil oldu ama belki de 18 yaşındaki Alizé Cornet dışında kimse ondan bir şey beklemiyordu. Turnuva öncesinde Cornet'nin bir röportajında turdaki en underrated oyuncu sorusuna verdiği cevap, "Jérémy Chardy. He’s 140th in the world but he’s a great player and I love his dramatic style of play." idi. Chardy ilk turda elemelerden gelen Portekiz'li Gil'i geçtiğinde, dişine göre bir rakibi yenen ev sahibi tenisçiydi sadece. Asıl bomba ikinci turda patladı. Yarı final adaylarından Nalbandian'ı 0-2 geri düşmesine rağmen inanılmaz bir comeback'le geçti. Kazandığı son 3 sette, Nalbandian'a sadece 5 oyun verdi. Kesinlikle turnuvanın en iyi bireysel performanslarından biriydi. Nalbandian, Chardy'den bu derece iyi servisler ve forehand'ler kesinlikle beklemiyordu, aslında kimse beklemiyordu. Ardından Tursunov'a set vermeden son 16'ya kaldı ama çok iyi bir toprak sezonu geçiren Almagro'ya çok iyi direnmesine rağmen kaybetti. Chardy buradaki başarısıyla muhtemelen Top 100'e girecek ve Wimbledon'da da süpriz kovalayacak. Bu servislerini ve güçlü forehand'lerini Londra'ya getirebilirse güzel bir kuranın da yardımıyla sıralamada daha da yükselecektir.
4) Carla Suarez Navarro
Bir diğer "out of nowhere" vakası. Kanarya Adaları'ndan gelen bu 19 yaşındaki (en az 27 gösteriyor), tombul, İspanyol kız, elemelerden ana tabloya çıktığında, doğal olarak dikkat çekmemişti, dünya 132 numarası olmak da bu duruma hiç yardım etmemişti. İlk iki turda, iki Fransız'ı, Parmentier ve Mauresmo'yu elediğinde dikkat çekmeye başladı. Bartoli'yi eleyen Dellacqua ve Venus'u eleyen Pennetta'yı da geçip çeyrek final görmesi ilk Grand Slam'i için hayal bile edemeyeceği bir başlangıç olmalı. Carla'yı ancak Jankovic'e karşı elendiği çeyrek final maçında izleyebildim ve sıralamasının oyununu yansıtmadığını söylemem gerekiyor. Tabi en başta dikkat çeken özelliği nadir görülen tek el backhand'e sahip olması. Toprakta da iyi hareket ettiğini söyleyebilirim. Bu kadar parametre birleşince yayın ekibi ısrarla bir Henin benzetmesi yaptılar maç boyunca, o kadar da değil. Yetenekten ziyade fiziksel olarak çok eksik kaldı Jelena'ya ve elemeleri de sayarsak turnuvada 8. maçına çıktı ve iflas etti fiziksel olarak. Yine de çok klas vuruşlar ortaya koydu, toprak sezonu sona erdiği için diğer zeminlerde nasıl bir performans ortaya koyacağını görmek için beklemek gerek. Yine de turnuva sonrası girdiği ilk 50'ye yakışan bir yeteneği var.
3) Ernests Gulbis
Ve Gulbis. 19 yaşında, 1.90'lık, iyi servisçi bir Letonyalı'nın RG'da çeyrek final oynaması her zaman görebileceğiniz bir şey değil. Gulbis aslında geçen sezonun sonunda Amerika Açık'ta son 16'ya kalarak iyi bir çıkış yapmıştı. Avustralya'daki şanssızlığı Safin'e toslamasıydı ama açıkçası toprak kortta bu kadar ilerleme kaydedebileceği hiç aklıma gelmezdi. Çok büyük bir isim elemedi belki ama çeyrek finalde Djokovic'e karşı oynadığı oyun kesinlikle üst düzeydi. Avrupa Şampiyonu olan Sovyet basketbol takımının oyuncusu olan Alvis Gulbis'in torunu olan Ernests, bu gelişimiyle sadece sert kortlarda servisleriyle iş yapan kuzeyli kalas tenisçilerden farklı bir çizgide yer alacak gibi.
2) Gael Monfils
Monfils için daha önce yazdıklarım geçerli. Turnuva boyunca Nadal'ı bir kenara koyarsak, en iyi savunma yapan oyuncu fikrim devam ediyor. Sakatlıklardan nefes alabildiği bir sezonda neler yapacağını izlemek keyifli olabilir. Melzer, Ljubicic ve Ferrer gibi fiziksel olarak dirençli ve inatçı adamlara karşı maç sonlarını inanılmaz dominant oynadı. Son yıllarda bir Fransız'ın RG'da gösterdiği en iyi performansı ortaya koydu Slider Man.
1) Dinara Safina
Abisinin gelmiş geçmiş en favori oyuncularımdan biri olmasının, Dinara'nın 1 numarada olmasıyla bir alakası yok, baştan söyleyeyim. Safina turnuva boyunca, abisinin son zamanlarda özlettiği asla pes etmeme ruhuna sahip oyunu ortaya koydu. İlk 3 tur boyunca sallanan ama yıkılmayan Sharapova'yı geriden gelip, rahat bir final setiyle elediğinde çok büyük bir sürpriz olmadı aslında. Sharapova her turda elenme sinyali veriyordu ve Safina da son Berlin turnuvasından sonra bu turnuvanın underdog'larından biriydi. Berlin'de Kanepi (RG'da çeyrek final oynadı), Henin, Serena, Azarenka ve Dementieva'yı üstüste yenip, şampiyon olmuştu. Henin, Serena ve Dementieva maçlarında, o comeback ruhunu göstermiş ve geriden gelip kazanmıştı maçları. Tıpkı Paris'te Sharapova ve Dementieva'ya yaptığı gibi. Safina'da en çok dikkat çeken özellik fiziksel olarak çok iyi bir durumda olmasıydı. Ivanovic'in dışında kimse çift el backhand'lerinin gücüne yetişemedi. Comeback'lerle aldığı maçlar inanılmaz bir güven aşıladı ona ki, Ivanovic de finalde bu korkuya kapıldı zaman zaman.
Bu arada Safina'nın maçlarında Safin'i göremedim, insan gelir kızkardeşini izler. Ayıp etti.
5) Jeremy Chardy
En büyük oyuncuları Gasquet ve Tsonga'nın olmadığı bir RG'da son 16'ya 5 oyuncu sokan Fransızlar yine de başarılılardı. Bunlardan biri de turnuvaya wildcard'la katılan Chardy idi. Jeremy Chardy aslında juniors seviyesinde bilinen ama profesyonel olduktan sonra beklenen patlamayı bir türlü yapamamış oyunculardan bir tanesi. 2005'te gençlerde Wimbledon'ı kazanmış, Amerika Açık'ı ise finalde kaybetmişti. Ondan sonra da zaten hiç bir halt yiyemedi. Bu sene bir kez daha wildcard sayesinde ana tabloya dahil oldu ama belki de 18 yaşındaki Alizé Cornet dışında kimse ondan bir şey beklemiyordu. Turnuva öncesinde Cornet'nin bir röportajında turdaki en underrated oyuncu sorusuna verdiği cevap, "Jérémy Chardy. He’s 140th in the world but he’s a great player and I love his dramatic style of play." idi. Chardy ilk turda elemelerden gelen Portekiz'li Gil'i geçtiğinde, dişine göre bir rakibi yenen ev sahibi tenisçiydi sadece. Asıl bomba ikinci turda patladı. Yarı final adaylarından Nalbandian'ı 0-2 geri düşmesine rağmen inanılmaz bir comeback'le geçti. Kazandığı son 3 sette, Nalbandian'a sadece 5 oyun verdi. Kesinlikle turnuvanın en iyi bireysel performanslarından biriydi. Nalbandian, Chardy'den bu derece iyi servisler ve forehand'ler kesinlikle beklemiyordu, aslında kimse beklemiyordu. Ardından Tursunov'a set vermeden son 16'ya kaldı ama çok iyi bir toprak sezonu geçiren Almagro'ya çok iyi direnmesine rağmen kaybetti. Chardy buradaki başarısıyla muhtemelen Top 100'e girecek ve Wimbledon'da da süpriz kovalayacak. Bu servislerini ve güçlü forehand'lerini Londra'ya getirebilirse güzel bir kuranın da yardımıyla sıralamada daha da yükselecektir.
4) Carla Suarez Navarro
Bir diğer "out of nowhere" vakası. Kanarya Adaları'ndan gelen bu 19 yaşındaki (en az 27 gösteriyor), tombul, İspanyol kız, elemelerden ana tabloya çıktığında, doğal olarak dikkat çekmemişti, dünya 132 numarası olmak da bu duruma hiç yardım etmemişti. İlk iki turda, iki Fransız'ı, Parmentier ve Mauresmo'yu elediğinde dikkat çekmeye başladı. Bartoli'yi eleyen Dellacqua ve Venus'u eleyen Pennetta'yı da geçip çeyrek final görmesi ilk Grand Slam'i için hayal bile edemeyeceği bir başlangıç olmalı. Carla'yı ancak Jankovic'e karşı elendiği çeyrek final maçında izleyebildim ve sıralamasının oyununu yansıtmadığını söylemem gerekiyor. Tabi en başta dikkat çeken özelliği nadir görülen tek el backhand'e sahip olması. Toprakta da iyi hareket ettiğini söyleyebilirim. Bu kadar parametre birleşince yayın ekibi ısrarla bir Henin benzetmesi yaptılar maç boyunca, o kadar da değil. Yetenekten ziyade fiziksel olarak çok eksik kaldı Jelena'ya ve elemeleri de sayarsak turnuvada 8. maçına çıktı ve iflas etti fiziksel olarak. Yine de çok klas vuruşlar ortaya koydu, toprak sezonu sona erdiği için diğer zeminlerde nasıl bir performans ortaya koyacağını görmek için beklemek gerek. Yine de turnuva sonrası girdiği ilk 50'ye yakışan bir yeteneği var.
3) Ernests Gulbis
Ve Gulbis. 19 yaşında, 1.90'lık, iyi servisçi bir Letonyalı'nın RG'da çeyrek final oynaması her zaman görebileceğiniz bir şey değil. Gulbis aslında geçen sezonun sonunda Amerika Açık'ta son 16'ya kalarak iyi bir çıkış yapmıştı. Avustralya'daki şanssızlığı Safin'e toslamasıydı ama açıkçası toprak kortta bu kadar ilerleme kaydedebileceği hiç aklıma gelmezdi. Çok büyük bir isim elemedi belki ama çeyrek finalde Djokovic'e karşı oynadığı oyun kesinlikle üst düzeydi. Avrupa Şampiyonu olan Sovyet basketbol takımının oyuncusu olan Alvis Gulbis'in torunu olan Ernests, bu gelişimiyle sadece sert kortlarda servisleriyle iş yapan kuzeyli kalas tenisçilerden farklı bir çizgide yer alacak gibi.
2) Gael Monfils
Monfils için daha önce yazdıklarım geçerli. Turnuva boyunca Nadal'ı bir kenara koyarsak, en iyi savunma yapan oyuncu fikrim devam ediyor. Sakatlıklardan nefes alabildiği bir sezonda neler yapacağını izlemek keyifli olabilir. Melzer, Ljubicic ve Ferrer gibi fiziksel olarak dirençli ve inatçı adamlara karşı maç sonlarını inanılmaz dominant oynadı. Son yıllarda bir Fransız'ın RG'da gösterdiği en iyi performansı ortaya koydu Slider Man.
1) Dinara Safina
Abisinin gelmiş geçmiş en favori oyuncularımdan biri olmasının, Dinara'nın 1 numarada olmasıyla bir alakası yok, baştan söyleyeyim. Safina turnuva boyunca, abisinin son zamanlarda özlettiği asla pes etmeme ruhuna sahip oyunu ortaya koydu. İlk 3 tur boyunca sallanan ama yıkılmayan Sharapova'yı geriden gelip, rahat bir final setiyle elediğinde çok büyük bir sürpriz olmadı aslında. Sharapova her turda elenme sinyali veriyordu ve Safina da son Berlin turnuvasından sonra bu turnuvanın underdog'larından biriydi. Berlin'de Kanepi (RG'da çeyrek final oynadı), Henin, Serena, Azarenka ve Dementieva'yı üstüste yenip, şampiyon olmuştu. Henin, Serena ve Dementieva maçlarında, o comeback ruhunu göstermiş ve geriden gelip kazanmıştı maçları. Tıpkı Paris'te Sharapova ve Dementieva'ya yaptığı gibi. Safina'da en çok dikkat çeken özellik fiziksel olarak çok iyi bir durumda olmasıydı. Ivanovic'in dışında kimse çift el backhand'lerinin gücüne yetişemedi. Comeback'lerle aldığı maçlar inanılmaz bir güven aşıladı ona ki, Ivanovic de finalde bu korkuya kapıldı zaman zaman.
Bu arada Safina'nın maçlarında Safin'i göremedim, insan gelir kızkardeşini izler. Ayıp etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder