Geçen seneki fiyaskonun ardından, dünya karmasına doğru düzgün isimlerin çağrıldığından bahsetmiştik maç öncesi yazısında. Nitekim, yaşıtlarından nispeten daha tecrübeli olan uluslararası oyuncular, müthiş bir maç sonu oynarak, Amerika'nın yeni yıldız adaylarına sıkı bir ders verdi. 3. periyot bittiğinde 9 sayı önde girmişlerdi Xavier Henry ve John Wall'un sayesinde ama son periyodu bambaşka oynadı uluslararası oyuncular ve tam 17 sayı fark attılar bu çeyrekte. Bu 98'de Nowitzki'nin aldığı maçtan beri, yabancıların kazandığı ilk maç.
Uluslararası oyuncuları dün biraz tanıtmıştık, uzun rotasyonu sağlam bir kadro. Amerika ise daha çok dominant guard'lara dayanan bir takım. Eldeki uzunları ise fundamental olarak yabancı akranlarından geride. Ribaundlarda da ezildiler zaten beklenildiği üzere, nerdeyse 20 ribaundluk bir diferanstan bahsediyorum, bu yüzden de faullere başvurdular.
John Wall söylendiği kadar var, takımı oynatmayı seviyor ve bunu iyi de yapabiliyor gördüğüm kadarıyla. 13 sayı 11 asist 5 top çalmayla bitirdi ve yabancı guard'ları oldukça rahatsız etti. 2010'da drafta katıldığı takdirde Lebron'dan sonra talibi oldukça fazla olacak bir diğer isim olabilir. Bir diğer dikkat çeken adam Xavier Henry. Xavier, NBA'e girip 20 sayı ortalamalarla oynayabilecek, kendi şutunu yaratabilen tipik bir skorer. Dün 6 üçlük soktu, Wall'la beraber ABD'nin maçı uzun süre forse etmesinin en büyük nedeniydi bu ofansif güç, zaten 22 sayıyla takımının da en skorer adamıydı. Dün bahsetmeyi unuttuğum bir diğer guard, Avery Bradley'den de etkilendim açıkçası. Daha çok atıcı bir adam ama işini de iyi yapıyor, seneye mutlaka dikkat edilmesi gereken bir adam, Texas maçlarını ayrı bir gözle takip edin. Bunların dışında, belki John Henson'ı da dahil edebiliriz bu listeye, hayalkırıklığıydı ABD takımı açıkçası. 2007 takımını düşününce (Beasley, Mayo, Rose, Bayless, Flynn, Singler, Love) bu takımın biraz daha etkisiz olduğunu söyleyebiliriz.
Yabancılarda, Motiejunas aslında en önemli özelliği olan ofansif özelliklerini son çeyreğe kadar pek sergileyemedi. Ama son çeyrekte devamlı içeriyi zorlaması ve çizgiye gitmesi onun için büyük bir artı oldu. 12'si son çeyrekte 21 sayı (5/15 FG, 10/14 FT) ve 8 ribaundla bitirdi ki, 7 footer'lık bir oyuncunun isabetli 5 şutundan birinin üçlük olduğunu söylemek gerek. Ama bana göre asıl yıldız Sırp uzun Milan Macvan'dı. Sahadaki en tecrübeli oyuncu olması bir kenara, Amerika'nın uzunlarına her pozisyonda ders verdi ve eminim ki orada bulunan bütün scout'ları etkiledi. 23 sayı 14 ribaund (9'u hücum) 6 asistle de bana göre maçın en değerli oyuncusuydu. İçeri zorladı, dışarıdan soktu, asist yaptı, ribaundları topladı. Herkesin takımında görmek isteyeceği bir çocuk, çok net. Tomislav Zubcic için çok umutluyum bu arada. Dün de yazmıştım bunu, maçta da pekişti düşüncelerim ama biraz sertleşmesi lazım. Ne bilim, biraz Mirsad hırsına sahip olsa, en kötü Avrupa'nın en baba oyuncularından biri olur. Bunlar dışında Tangocuları ve Samb'ı çok oynatmadılar, Pappas elinden geleni yaptı ABD'nin yıldız guard'larına karşı, Seraphin sert bir çocuk, boyu biraz kısa ama wingspan'ı oldukça geniş, yine de sevmediğim amele, ham pivot tipi. Çinli dev de boy avantajıyla çok kötü gözükmedi ama bana balon izlenimi verdi. Jackson da kötüydü ama eşleşme dezavantajları nedeniyle çok sağlıklı performanslar olduklarını söylememeliyim.
Net olan bir şey var ki, Avrupalı uzunlar ABD'li akranlarından şu an fersah fersah önde. Bunu tecrübe, sıkı altyapı ve fundamental eğitimiyle veya Amerika'da gittikçe düşen yıldızlaşma yaşının da beraberinde getirdiği, uzun oyuncuların oyunlarını lige girdikten sonra geliştirmesi olayıyla sebeplendirebiliriz. Ama daha uzun yıllar guard sıkıntısı çekilmeyeceğini söylemek yanlış olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder