08 Nisan 2009

Şampiyonlar masasında lokum yok


Şampiyonlar Ligi'ni doya doya izlemeyi özlemişim. Huyumdur, bu tip büyük organizasyonlarda eleme turlarına gelindiği zaman iki başaltı takımın mücadelesini izlemeyi tercih ederim. Eğer varsa. Porto da, UEFA ve CL şampiyonluklarıyla başlayan Mourinho aşkı, tiyatro'da gelen zafer, sonrasında çok kısa sürede yeniden yapılanan kadro ve üst seviyede tekrar edilen başarılarla dolu, çok renkli bir menü sundu bize yıllarca. Çok saygı duyduğum, aynı zamanda transfer ve başarı stratejisini de bizim klüplerin örnek alacağı düzeyde tutan bir klüp.

Dün maçtan önce çok fazla ilgili değildim aslında, Liverpool - Chelsea klasiğine konsantre olurum diğerlerine göz ucuyla bakarım diyordum. Man Utd'ın iki sezon boyunca oturttuğu şablon ve fizik güç farkıyla Porto'ya pek nefes aldırmayacağını tahmin ediyordum. Asıl izlemek istediğim maç, yine başaltı sevdamdan kaynaklı, Arsenal - Villarreal idi. Digiturk sağolsun İngiltere'den uzak kaldık, İspanya'da da Ntv şifre giriyor, çulsuz sporsever n'apsın? Doğal olarak Man Utd'ın ligde son beş maçtaki düşüşünü, patır patır dökülen kırmızı kartların sebep ve sonuçlarını çok fazla bilmeden oturduk ekran başına.


Porto beklediğime yakın bir onbirle sahadaydı, defans dörtlüsü zaten çok az değişiyor, sadece sol bekte Fucile görmeye alışmışken adını sanını bilmediğim bir arkadaşı koymuşlardı. Bir de, forvetin arkasını Sektoui ya da Mariano ile ikilemelerini beklerken, sezon başında izlediğim ve pek de bir şey anlamadığım Hulk'ı gördüm. Sonradan öğrendim ki herif 11'e demiri çakmış aradan geçen zamanda. Ona değinmeden yoruma girmek olmaz zira herif öyle bir oynadı ki, Ronaldo'nun saçındaki jöle miktarı gibi detaylara girmeye fırsat bulamadı yayıncı kuruluş spikerleri. 5 milyon € karşılığında Japonya'dan alınmış kendisi, üç sezonda üç farklı takımda gollere doymamış oradaki kariyeri sırasında, evvelinde de Portekiz liginde fazla fırsat bulamamış. Porto'nun stratejisinin gördüğü takdir temelini buradan alıyor kanımca, hücum hattındaki üç oyuncu da ya tanınmamış, ya da önceki takımlarında parlayamamış ve gelişim sürecini de tamamladıktan sonra, yani 22-23 yaşlarında klübe gelmiş oyuncular. Mesela Rodriguez, Fransa'da pek parlayamayıp Benfica'ya kiralanmış, sonra da 6 milyon € gibi vasat bir bonservisle Porto'ya gelmiş. Lisandro'yu Arjantin'den transfer etmek için ise 2,5 milyon € yetmiş.

Demek istediğim, Porto bu adamlarda önceki klüplerinin göremediği bir şeyler görmüş. Önceki klüpler de Monaco gibi, Benfica gibi Porto'ya göre hedefleri çok daha düşük takımlar. Bunun adı oyuncu izlemektir, taktik disipline sahip olmak ve oyuncu alırken sisteme ne kadar uyacağını hesap etmektir, yani bizim ülke futbolu olarak taş devrinde kaldığımız bir alanda mükemmeliyetçiliktir. Kadro mühendisliğidir, yatırımdır, çalışmadır. Tüm bunların üzerine iyi antremandır, Güney Amerika ağırlıklı bir kadroyu Man Utd ile baş edecek fiziksel güce çıkaracak klüp yapısıdır.

Man Utd'a atlamakta fayda var. Alex Ferguson elindekinin en iyisini mi yaptı bu maça çıkardığı kadroda? Bence hayır. Ama Evans'ın hem topu Rodriguez'e vereceğini, üstüne bir de çalım yiyip boş şut attıracağını herhalde hesap etmemiştir. Sanırım bunu hesap eden Porto idi. Defanslarını ileride kurup Man Utd'ın zayıf karnı olan Carrick-Fletcher ikilisine yüklendiler, orayı hem defansla hem de ofansla ayırınca Scholes da geri planda kaldı. Bruno Alves o hatayı yapmasa belki de daha kötü bir sonuç çıkabilirdi maçtan, ev sahibi adına. Maçın tartışmasız yıldızı Hulk sol açıkta başladı, müthiş bir fizik dayanıklılık ve sürat gösterdi maç boyunca, Rodriguez yorgun düşünce sağa geçti ve Evra'yı da baya zorladı. Man Utd'ın otomatikleşen pas örgüsü durumu biraz kurtardı, özellikle 1-1'den sonra. Tevez'in golünü ne yalan söyleyeyim kaçırdım, ama nasıl kaçırdım? Bir baktım top sağ kanatta, önüme eğildim kafamı kaldırdım gol. Sir 1-1'e razıydı bence ve bu gol de tuz biber oldu ama sonra Man Utd kötü bir hatayla golü yedi. Hem de Gary Neville yaptı hatayı. Sir'ün bu eskilere saygı tutkusu da olmasa?

Kanımca Sir dersini iyi çalışır ve rövanşta net bir galibiyetle turu geçerler. Ama Porto da sonuna kadar bu ligin demirbaşı olacak mantalitesi sayesinde.


Arsenal'in bu turda eleneceğini düşünüyordum dünkü maçtan önce, hâlâ da öyle düşünüyorum. Güzel kadro, güzel futbol ama bir şeyler eksik bu takımda. Fabregas'ın döneceğini bilmiyordum, tatlı bir sürpriz olmuş. Ama tüm bu teknik orta saha, top tutan forvet, hızlı ve blok olarak çıkan bek-orta saha kombinasyonu güzel de, Fabregas+Denilson+Nasri+Walcott da biraz zayıf kalıyor be abi... Sürat ve teknik futbolda elbette ki bir çok kapıyı açar ama takım kendi içinde Flamini'sini, Gilberto'sunu arıyor gibi geliyor bana. Nitekim tamamını izlediğim ilk yarıda orta sahada boğdu Villarreal, pas akış musluğunu kıstı, gelgelelim Adebayor o nasıl bir gol arkadaş. Şapkamı çıkartıyorum. Ama Villarreal bu takıma deplasmanda gol atar. Teknik bir yorum değil sadece içgüdü. Arsenal altından kalkar mı, göreceğiz.


fotolar: ESPN Soccernet

Hiç yorum yok: