Son bıraktığımda Pekin Olimpiyatları'nın ortalarında bir yerlerdeydik. En zor kısmı da bu oldu belki. Bolt rekorları kırarken ben haberini 2-3 gün sonra tesadüfen alıyordum. Phelps'in madalyalarını sayarken 3'te kaldım. Jimnastikte kim ne kazandı haberim bile yok. Ardından başlayan ligler, NBA, snooker sezonu, Şampiyonlar Ligi... Hepsine çok uzak kaldım. Ne siteye, ne foruma, ne bloga yazabildim. Özlem nasıl bir duygudur, bilenler bilir. Öyle anlar olur ki Sabri Sarıoğlu ya da Bruce Bowen'ın suratını bile özlersiniz. Ronaldo'nun vücudu çekici gelir, Kuznetsova'ya karşı cinsel hisler beslemeye başlarsınız. "Eurosport olsa da biraz binicilik izlesem" dediğim bile olmuştur. Yalan yok. Beyniniz hapisteyken bütün bunlar normaldir.
Neyse ki bitti artık. Evet, geri döndüm. Bu sebeptendir ki bir sene aradan sonraki ilk yazımı, ortalıkta onca spor olayı dolaşırken, yakın zamanda meydana gelen "comeback" hadiselerine ayırdım. Tüm zamanların en iyi sporcuları listesinde rahat ilk 10'a girebilecek iki tane efsanedir mevzubahis.
Bunların ilki tahmin edilebilir bi durumdu aslında. Formunun zirvesindeyken bıraktı. Rahatlıkla 10 yapabilirdi Tour De France'ları. Hakkında hiç bitmeyen doping söylentileri üzerine bırakmıştı belki sporu ve içindeki yarışma isteğini dindiremeyip geri döndü. Çok iyi başlamadı aslında geri dönüşü. İlk katıldığı Güney Avustralya turunda gelen 29.luk, ardından Baltanas'ta gelen kaza ve ameliyat. Ama bisiklet büyük ölçüde güce dayalı bir spor olduğu için yarış kondüsyonuna hemen çıkması mümkün değidi zaten. Belli ki tüm hazırlıklar Fransa içindi.
Aklımıza geldi tabi ki yeni bir tur şampiyonluğu. Uzun zamandır geçilmeyen Lance'in üç senelik bir araya rağmen yine de kazanmasını bekleyenler vardı. Ama gerçekçi olmak lazım. Astana'nın birinci sürücüsü Contador ve şu anda Lance'ten daha iyi durumda. Bu sebeptendir ki Lance'in kazanması çok da mümkün değildi. Nitekim kazanamadı. Tarih müthiş bir hikâye yazmak yerine daha olası ihtimali seçti ve Contador rahat bir tempoda turu kazandı. Lance ile aralarındaki 5:24'lük fark yanıltmasın, bu suni bir fark. Tüm takımın stratejisi Contador üzerine kurulu olduğu için böyle bir sonuç çıktı ortaya. Lance Armstrong başka bir takımla katılsaydı olay değişir miydi, bilemiyorum. Tahminimce 2-3 dakikalık bir farkla yine Contador kazanırdı, hatta belki fark biraz daha az olabilir. 2010'da bu sorunun cevabını da alacağız. Lance bir yıl daha yaşlanacak, ancak kendi takımıyla yarışacak, kendi taktiklerini uygulayacak ve pek de sevmediği İspanyol rakibinden rövanşı almak isteyecek.
Tur sırasında barışmış gibi görünen bu ikili son günlerde yine atışmaya başladılar. "Lance ile ilişkim sıfır. Çok iyi bir bisikletçi ve çok iyi bir tur çıkardı. Ama kişisel olarak kendisine hayranlığım yok ve hiçbir zaman da olmayacak." diyen Contador, ikisi arasında çekişmenin takıma zarar verdiğini de belirtti. Armstrong'un twitter'da şık bir cevabı var:
"Hey pistolero, there is no 'I' in 'team'. what did I say in March? Lots to learn. Restated,"
Pistolero dediğinin kim olduğunu tahmin edersiniz.
İkinci büyük comeback ise henüz gerçekleşmedi ama resmi açıklama geldiği için olmuş varsayıyoruz. Formula 1 efsanesi Michael Schumacher, eski takım arkadaşı Massa'nın yerine yarışacağını açıkladı. Ferrari takımına güzel bir jest yapması bir yana tüm dünyayı da şok etti. Schumacher 40 yaşında, kırılabilecek her rekoru kırmış bir adam. Aynı Lance gibi kanıtlayacak hiçbir şeyi yok. Belki de kendinden çok daha kötü plotların şu an ilk sıralarda olması rahatsız etmiştir onu. Schumacher'i hiç sevmem ama beni de rahatsız ediyor bu durum açıkçası.
Şu dakikadan sonra şampiyonluk ile ilgili yapabileceği hiçbir şey yok, ama bir yarış zaferi bekliyorum ondan.
Sevmem dediğime de bakmayın, birçok insan gibi benim de Formula 1 takip etmemin ana sebeplerinden biriydi. Ne kadar McLaren'ı desteklesem de yarışlarla eskisi gibi ilgilenmeyi bıraktığım zaman Schumacher'in Formula 1'i bıraktığı zamana denk gelir.
Bu geri dönüşü de rahatlıkla kazanma hırsıyla açıklayabiliriz aslında. Bu saplantılı adamın kazanmak adına yapamayacağı şey olmadığını tecrübe ettik defalarca. Kendisine çarpan pilotlarla kavga eden, takımın ikinci pilotunun yavaşlayarak kendisine galibiyet hediye ettiği bir takım düzenini yaratan, son yarışa önde girerse yarış stratejisini rakibe çarpmak üzerine kuran birinden bahsediyoruz. Tabi bu hırsın getirdiği güzellikler de var. 98'de ilk iki yarışta ciddi farklarla duble yapan McLaren'a daha yavaş bir pist olan Arjantin'de müthiş bir yarış çıkararak cevap vermesi ve sezon sonuna kadar şampiyonluk yarışı içinde kalmasından bahsedebiliriz mesela.
Hakkinen de dönse fena olmaz aslında.
Efsanevi bir sporcu olmasa da çok önemli bir geri dönüş daha var bu sezon. America ve Kanada'da yapılacak sert kort turnuvaları ile birlikte US Open'a da katılacağını açıklayan Kim Clijsters.
Ne kadar etki yapar bilemem. Hatta sakatlıklardan çok çeken ve tenisi de bu sebepten bırakan Clijsters'ın benzer problemler yaşamaya devam etmesi de çok olası. Bir önceki geri dönüşünde (gerçi tenisi bırakmamaıştı ama sakatlık sebebiyle 1 seneye yakın doğru düzgün tenis oynamamıştı) tüm Amerika turnuvalarını süpürerek eskisinden de iyi göründüğünü unutmamak lazım yine de. Hatta öyle ki tenis tarihinde ilk 100'ün dışından (134) gelerek bir yıldan kısa bir sürede dünya sıralamasında 1.'liğe çıkan başka bir oyuncu yok. Sert kort da onun stili için çok uygun şu aşamada. Ben Clijsters'ın en çok esnekliğine hayrandım. Bacaklarını tam açar, vücudunu garip şekillere sokarak vuruşlar yapabilir. Bu yüzden müthiş bir savunmacıdır fazla kilolu görünmesine rağmen. İyi top yakaladı mı backhand-forehand dinlemeden köşeye yollar. Derin topları güzel atar özellikle. Şu aralar iyice tatsızlaşmaya başlayan ve Sharapova'nın da sıkıntılı bir sene geçirmesiyle birlikte yıldız eksikliği ciddi biçimde hissedildiği WTA turu için de harika bir haber olsa gerek. Clijsters isterse üç turnuva üst üste ilk turda elensin yine de rating yapacaktır. Unutulmamalıdır ki birçok tenis ulemasına göre tam anlamıyla sağlam bir Clijsters dünyanın en iyi oyuncularından biridir.
Henin de dönse fena olmaz aslında.
3 yorum:
bi sir'ü kaybederken diğer sir'ü bulduk bugün :zen:
alp hoşgeldin tekrar...
saolun baylar, hoşbuldum
Yorum Gönder