17 Temmuz 2009

Yorumlar berabere kaldı


"Arda'yla Baros bu maçı çözer..."

Rıdvan Dilmen'in, dün oynanan ve 1-1 sonuçlanan Kazak takımı-Galatasaray maçının ilk yarısında yaptığı yorumlar, bu cümlenin etrafında şekillendi hep. Galatasaray yedek oyuncularıyla çıkmış, Avrupa kupası elemesine as oyuncularla çıkmak gerekirmiş, vs. vs.

Yorumlarını genellikle dinlemeye değer bulduğum, hem sevdiğimiz eski futbolculardan olan (Galatasaray taraftarı olmama rağmen) hem de futbol üzerine bildiklerini iyi anlatan isimlerden olan Rıdvan Dilmen, dün oynanan maçta, sanki bir bilgisayar oyunun ilk defa oynadığı bir evresinde, ne yapacağını bilemeyen ancak tahmin eden, deneme yanılma yöntemiyle doğruyu bulmaya çalışan bir bilgisayar kurdu gibiydi. Belki de yorumculuk kariyerinde ilk defa, bir resmi maça ikinci hatta üçüncü alternatiflerden oluşan bir kadroyla çıktığını görüyordu, bir büyük takımın.

Galatasaray'ın bu sezonki kadrosunu, bir oyuncuyu iki pozisyona yazmadan, alternatifleriyle gözümüzün önüne bir getirelim:

Leo Franco
(Orkun- Aykut)

Uğur U. - Servet - Gökhan Z. - Hakan Balta
(Sabri - Emre G. - Emre A. - Volkan Y.)
(Serkan K. - Semih K. - Murat A. -
Alpaslan)

Mehmet T.
(Linderoth) (Mehmet G.)

Arda - Ayhan
(Barış) (Mustafa S.)

Keita - Kewell
(Serkan Ç. - Yaser Y.) (Aydın Y.)

Baros
(Nonda) (Erhan Ş.)


Frank Rijkaard, maça daha çok hazırlık karşılaşmalarına çıkardığı kadro ile başlamış, defansın göbeğinde birbirine alışması beklenen ikili ve orta sahanın ortasında direnci artıracak Ayhan-Mustafa ikilisi dışında, ikinci ya da üçüncü alternatifleri sürmüş sahaya. Amaç da belli, rakip hazırlık maçında bile seçilmeyecek kadar zayıf, genç oyunculara hem "sizi resmi maçlarda da deneyeceğim" mesajı veriliyor. Aynı zamanda da as oyunculardan daha hazır olan bu yedeklerle sistemini gözden geçirme, modifiye etme şansı buluyor Hollandalı hoca.

Bu mesaj önemli, çünkü bu ülkede top koşturan genç oyuncuların yıllar boyu alıştığı bir tabuyu, ucundan da olsa zedeliyor bu yaklaşım. Hazırlık maçlarında her zaman genç oyuncular denenir, birkaç tanesi parlatılır, gazeteler büyük bir heyecanla onları yazar, sonra pat, kiralık. 2-3 sene sürer bu kısır döngü, bazı futbolcular için. Yine gördük ki, bu ufak tabu zedelenmesi bile bizim yorumcularımızı, en güvenilirlerini bile, ne söyleyeceğini bilmez hale getiriyor, ikinci dakikada yenilmiş bir şans golüyle 1-0 geride götürülen bir maçta, pek çok genç oyuncuyu Türk futbolseverlere tanıtan ve onlara verilen şansın azlığını eleştiren Rıdvan Dilmen'in ağzından ilk yarıda dökülen sınırlı cümlelerde gördüğümüz gibi: "Arda-Baros bu maçı çevirir", ya da "Mustafa-Ayhan-Barış bu oyunu dikine oynayamazlar"

Bunun dışında üzerine çok fazla yazılacak şey yok aslında. Frank Rijkaard, "enormous challenge" olarak adlandırdığı macerasının ilk resmi ayağında, bana göre önemli bir testi geçmiştir. Rıdvan Dilmen ise bu testten kalmıştır.


fotolar: GS resmi sitesi

3 yorum:

Russell dedi ki...

Rıdvan Dilmen hep öyle maalesef. Hatırladığım kadarıyla geçen seneki Panionios maçında da, ilk yarı 0-0 bitince, "Hakan Şükür" diye tutturmuştu. Evet, Hakan girdi ve oyun büyük ölçüde değişti, ama sadece bunu söylemek değil yorumculuk. Sadece Rıdvan değil, izleyen milyonlarca kişi de farkında Arda ve Baros girince Galatasaray'ın bu maçtan en azından beraberlik çıkaracağının. Rıdvan Dilmen futbolu sever, güzel tespitleri de vardır ama maalesef tekrarcı bir kişilik yapısına sahiptir ve her ne kadar söylediklerine hak verseniz de, bir yerden sonra "illallah" dersiniz.

Ayrıca, bundan da önemlisi, tespit ettiğim kadarıyla, kendisi hiç mi hiç gündemi, medyayı takip etmiyor. Tamam, girip internetten uzun uzun makaleler okuyup, Tobol takımının wikipedia'sını ezberleyip gelsin demiyorum (aslında yapılması gereken bu ya, neyse), ama orada maçı yorumlayacak olan kişi, "Keita'yla Kewell nerde Ercan ya?" diye bir soru sormamalıdır bana göre.

Bunun dışında... Dünkü maç için taktik-teknik özelinde konuşulacak zerre kadar şey yoktu ortada. Ortada futbol falan yoktu zira. Millet de haliyle, yine bazı takıntılarıyla uğraştı. Sabri gibi, Yaser gibi... Hadi, Sabri'yi anlarım, adam kanser gibi takıma yapıştı da, Yaser'i kiralık gönderelim, satalım demek nedir ya? Galatasaray'ın sisteminde açık pozisyonunda kullanacağı en önemli adamlardan ve elindeki az olan alternatiflerinden biri Yaser. "Arda'dan iyi olacak Aydın" ve Kewell, bence ileri üçlünün açığı olmaktan çok uzakta. Aydın, hiçbirin yerin açığı olamaz ya, neyse. Kewell'ı da oynadıkça göreceğiz diye düşünüyorum. Bilmiyorum, tabii ki yanılabilirim ama Kewell'dan geçen seneki kadar verim alınmasını beklemiyorum, hem sisteme olan uygunluğu, hem ilerleyen yaşı, hem de yaşadığı sağlık sorunları sebebiyle. Tabii, bu hala Kewell'ın, çok iyi bir rotasyon oyuncusu olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Yaser demiştik... Evet, dün o da kötüydü de, dün kim iyiydi, onu söylesin önce Yaser'e kötü diyenler. İnsan, "Yaser'i gönderin, çöp herif" demeden önce biraz hazırlık maçlarını falan izler ya, ayıptır. Bu adam, manşetlere konu olan Emre Çolak'la birlikte - hatta bana göre onun yarım adım önünde - hazırlık kampının en iyi adamıydı. Bu kadar kolay mı silmek?

Bu futbol geçen senenin ilk resmi maçında oynanasaydı - ki oynandı Steaua Bükreş'e karşı ve berabere sonuçlandı o maç, aynı bugün olduğu gibi - ve maçtan sonra "beraberlik iyidir" diyen teknik direktör Skibbe olsaydı - ki geçen sene oldu Ankaraspor deplasmanından sonra - kimbilir, şu an neler yaşıyorduk. Adamı, ciddi ciddi Steaua Bükreş maçından sonra yollayanlar vardı, şaka gibi. Bugün? Tabii, kolay değil o kadar Rijkaard'a sallamak, yüklen yüklenebildiğin kadar futbolculara. Sonra da de, "biz Rijkaard'a kızmıyoruz, ona sabredeceğiz, biz bu ruhsuz gençlere sabredemiyoruz, defolsunlar gitsinler"... Oldu. Sen, eğer Rijkaard'ı savunuyorsan, onun taktiğini savunmakla kalmayacaksın, futbolcularını da savunacaksın. En azından sabredeceksin. Eleştirilmeyi hak eden eleştirilir, ismi Sabri de olsa, Rijkaard da olsa.

Son olarak. Bugün ağızlarını açıp Rijkaard'a tek kelime etmeyen-edemeyen insanlar, birkaç ay sonra onun da bizler gibi insan olduğunu görecek, hafiften geçen seneki muameleye başlayacaklar, hiç merak edilmesin.

CaRtMaNtR dedi ki...

Tobol'un golü için şans golü yorumuna katılmıyorum. Çünkü Sabri sağbek oynadığı ortalama 3 maçtan birinde kademeye giremediğinden Galatasaray böyle bir gol yiyor. O nedenle bu şans değil "sabri happens" durumudur.

Adsız dedi ki...

-goril-

en çok mehmet güvenin gittiğine sevindim adam prensiydi sikibenin bülent akın bile 10 gömlek üstündü bu çocuktan keza batista da öyle :D