08 Haziran 2008

İlk gün

Gereğinden fazla heyecanlı olduğumdan mıdır ya da milli takım kabus gibi oynadığından mıdır, bilmem, henüz ısınamadım turnuvaya. Coverage konusunda çok başarılı olamayabiliriz, blog sakinlerinin şu andaki lokasyonlarını düşündüğümde, bu yüzden hayal kırıklığına uğramanızı istemeyiz; ama aklımda kalan birkaç notu düşeyim.

Brückner'in Baros tercihi çok şaşırttı beni; ancak Koller-Sverkos değişikliğiyle maça damgasını vurdu, tebrikler. Çek takımının geri hattı, anlatıldığı kadar varmış, hakkaten. Nedved ve Rosicky'nin yokluğunda, göze hoş gelen futboldan vazgeçip, daha temkinli bir oyun şablonuyla turnuvaya başlamaları da, Çekler adına umut verici. Sverkos'u küme düşen Moenchengladbach'ın yedek santraforu olarak hatırlıyorum, geçen sezonu ülkesinde geçirmiş sanırım ve kadroya alındığını gördüğüm de ne işi olduğunu kestiremediğim adamlardan biriydi.


Frei turnuvayı kapamış, son haberlere göre ve her ne kadar İsviçre'nin ev sahibi kontenjanından yürüyeceğini düşünmeyi devam etsem de dün izlediğim takım, Frei'nin yokluğunu nasıl dolduracak, kestiremiyorum. Büyük ihtimalle, Hakan Yakin+Streller'e dönecekler; ancak hem Frei'nin liderlik vasıflarını hem de ileride top tutma, saklama gibi özelliklerini çok arayacaklar.

Ancak, benim açımdan daha da endişe verici olan (İsviçreliler adına, tabii ki.) Gelson Fernandes'in, Maldonadovari bir performans göstermesi ve Gökhan İnler'in de çok kopuk kopuk oynamasından dolayı, kanatlardan denenen mucize driblingleri bir kenara bırakırsak, tek hücum silahlarının Magnin ve Müller'in şişirdiği uzun toplar olarak kalması. Umarım, Gelson Fernandes öve öve bitirilemeyen meziyetlerini turnuvanın ikinci maçında da sergileyemez; ancak İsviçre bu gruptan çıkmak istiyorsa ofansif planlarını gözden geçirmeli.

İkinci maçla ilgili olarak; Hamit'in mevkisiyle ilgili tercih çok tartışıldı, maçtan sonra; ancak Sabri'nin maça girdikten sonra yaptıkları ya da senede 3-4 maç dışında, çok koşan, bireysel taktik yoksunu adam görüntüsünün dışına çıkamıyor olması da kafaları niye bulandırmıyor, anlamıyorum. Hamit'in maksimum verimle oynayacağı yerde oynatılması kulağa çok hoş geliyor; ama sağ kanat kümülatif olarak ele alındığında, çok da büyük bir fark yarattığını düşünmüyorum, Terim'in tercihinin.


Ancak, pek çokları gibi ben de anlam veremedim Mevlüt-Sabri değişikliğine, maç çok da kötü gitmiyorken, değişiklik haklarından birini bu kadar erken harcamaya gerek var mıydı, bilemiyorum. Yıldıray, Şükür, Halil, Yıldız&Topuz tartışmalarını bir kenara bıraktıktan sonra; Tümer, Arda gibi dünya futbol sahnesinde çok sayıda benzeri olmayan prototipte adamlar, umarım daha çok değerlendirilir ilerleyen maçlarda.

Kazım, Ronaldo'dan şovu çalmak için çok uğraştı; ancak bazı pozisyonlarda tercih hatası yaptı, bazen de yeterli desteği bulamadı. Üstüne gidilmeyi hak eden yeteneklere sahipmiş gibi gözüktü, sezon boyunca ve turnuvanın ilk maçında. Yeni oyunculardan Mevlüt içinse birşey söyleyemeyeceğim. Kariyerinin sadece 45 dakikasını izlediğim bir adam hakkında ahkam kesemem; ama o 45 dakkadan bu turnuva ile ilgili çıkarımım; yukarıda da belirttiğim gibi defans yapamayan, incecilerden birine süre verilmesi taraftarıyım.

Portekiz'le ilgili olarak; dün geceki performansları 2004'tekine benzer bir rota çizeceklerinin işaretini verdi, bence. Savunmanın ortası, tahmin edildiği gibi çok sağlam, sağ bek Bosingwa ise Arda(mightyzizou)'nın tabiriyle "öküz gibi" afedersiniz. Belli sekanslarda Kazım'ın sol kanatlarını zorladığını gördük ki sol bek mevkii zayıf karın olması beklenen yerlerden biriydi, zaten. Kalecileri Ricardo da bu turnuvanın en kötü kalecilerinden biri, bence. Ancak, orta üçlü ve kanatlar, topun değerini çok iyi biliyor ve sonuca gidene kadar da sürekli top kontrolünü ellerinde tuttular. Ek olarak, bu bahsettiğim mevkilerde ki kadro genişliği de Portekiz adına umut verici. Porto da Lucho ile birlikte orta sahayı domine eden Meireles'ten pek de alışık olmadığımız bir aksiyon gördük dün; ancak ona ek olarak Velloso'yu da orta üçlünün alternatiflerinden biri olarak görebiliriz. Kanatlar için de hepimizin malumu, Quaresma göreve hazır.

Sol bek ve kaleci mevkileri sorunlu gibi gözükse de topu bu kadar iyi domine edebilecek başka bir takım daha olduğunu düşünmüyorum, kadrolara baktığımda. Ronaldo mevzuuna gelirsek, Fatih Terim ve kurmayları dersini çok iyi çalışmış ve kanat savunmasını çok iyi yaptık desem, abartmış olmayız heralde. Ancak, savunmanın iyiliğinin haricinde, Ronaldo'nun bu sezonki 8492. maçı olması ya da Real Madrid dedikoduları nedeniyle mental olarak yorgun gözüktü. Scolari, gerek Brezilya takımında, gerekse de Figo-Deco atışmalarında mental zorlukların altından kalkabileceğini gösterdi. Oyuna müdahele, maç öncesi ya da içindeki taktik gibi konular da çok bir numarasını göremesem de, kartviziti başarılarla dolu Scolari, bu mevzuların altından kalkacaktır.


Attığı golün hatrına Pepe seçilmiş maçın adamı; ancak Deco gözden kaçmamalı, belli ki kabus gibi sezondan sonra İsviçre'nin havası iyi gelmiş. Son sözüm de Tuncay'a; yapma be Tuncay, yapma be. Bu mu yani Premier League'in oyununa kattıkları...

6 yorum:

ynwa dedi ki...

gökhan gönül sakatlanıp kadrodan çıkartıldıgında, ibrahim kaş'ın neden kesilen üç adamdan biri oldugunu kendime sorup durmuştum. madem sabri'ye sağ bekte görev verecek kadar güven duymuyorsun, defansif anlamdaki zaaflarından dolayı. hamit gibi en vasıflı adamlarımızdan birini de o mevkide harcamak istemiyorsak ki öyle de olmalı, neden i.kaş bu kadroda yok, gerçekten anlamıyorum. stoper oynama konusunda sıkıntıları var ona lafım yok (fizik olarak çok güçlü değil, hava toplarında ezilebiliyor vs) ama sağbekte gayet faydalı olabilecek bir adamdı benim görüşüm. hamit'i de rahatça önde oynatabilirdik böylelikle.

bir de sayın terim, mevlüt-sabri değişikliğini ortasahayı güçlendirmek adına yaptığını soyledi. bunu inanarak mı yaptı, gerçekten merak ediyorum. 'ortasahamızın ortası' -ki girdikten sonra tam olarak burda oynadı- sabri'yle güçlenecekse vay halimize.

Adsız dedi ki...

yapma be torinolu, yapma be! bu mu senin futbol anlayışın? bir maç mı sadece tuncay hakkında böylesine kesin yargılarda bulunmanın sebebi..

mcege dedi ki...

Tuncay'a serzenişte bulunuyorsam; ona çok güvendiğim, ondan daha da fazlasını beklediğim içindir.

Hem, çok da kesin yargılar falan yok, hatta hiç yok; yalnızca içten, samimi bir serzeniş. Bu gruptan çıkacaksak, Tuncay başrol oyuncularından biri olacaktır, bundan şüphem yok.

Bu arada, torinoluyla alakası yok bu yazının, yalnızca beni bağlar.

murat can ege

Vandir dedi ki...

tuncay tam bir fiyaskoydu, 90 dakika tahammül edilmesi daha büyük bir fiyaskoydu bence, arda helak oldu terim'in arkasından maçı izleye izleye.

Bir de gerçekten, Sabri'ni oyuna girdikten sonra oynadğı mevkide Ayhan ya da olmayanlardan Topuz olsa farklı olmaz mıydı?

Adsız dedi ki...

ooo torinolu uyuyormusunuz.euro 2008 biticek nerdeyse.sadece ilk 2 gün hakkinda yazmişsiniz.:((

Adsız dedi ki...

şimdi mcegenin yazida anlattigina göre,hamit'in bekde oynamasinin mantikli sebepleri var.şöle bakmaliyiz hamit önde sabri bekde oynadigi zamanmi kazancimiz fazla.yoksa hamit geride sabri orta sahada oynadigi zamanmi.overallda bence hamit orta sahada oldugu zaman kazancimiz daha fazla.sabri ye güvenmiyormusun?elinde oynatacak bek mi yok.turkiyedeki en kötü beki oynatirsin ama hamiti orda oynatamazsin bu kadar.neyse şans eseri galibiyetlerle 2.turdayiz.daha fazla yazin da okuyalim yada canınız istemiyorsa yazmayin.