05 Ekim 2009

Real Madrid ne kadar iyi?


Barcelona ve Real Madrid’in gücü ve kadrosu üzerinden ölçülen bir ligde, bu iki takım dışında en güçlü olarak sayılabilecek Sevilla deplasmanında, henüz sekizinci maçına çıkmış Real Madrid, çok kötü gözükmesine ve Casillas’ın kahramanca kurtarışlarına sığınmasına rağmen son dakikada Sergio Ramos’un karşı karşıyayken yapabileceği düzgün bir vuruş kadar uzak kalıyor puana. Buna artık futbolun cilvesi mi denir, Real Madrid’in gücü üzerinden çıkarım mı yapılır, henüz söylemek için erken.

Ancak şunu itiraf etmeliyim ki, güzel kadro kurmuşlar. Her mevkiden yetenek fışkırıyor, tabiri caiz ise ışıl ışıl parıldayan bir kadro. Dün Ronaldo sakatmış, görece en önemli oyuncudan yoksun çıktılar. Sezon başında, mâlum transferler gerçekleştikten sonra, Real Madrid’e en uygun sistemin Benzema’nın tek forvet olduğu, arkasında Kaka’nın yer aldığı, Ronaldo’nun hücum bölgesinde serbest dolaştığı ve orta sahanın Diarra’lardan biri-Xabi-Gago üçlüsüne emanet edildiği 4-3-1-2 tarzı bir düzen olduğunu düşünüyordum. Yine de bu kadar rahat galibiyetlerle başlayacaklarını, ligde sadece iki gol yiyeceklerini söylemek için erken idi.

Manuel Pellegrini seçimine başlarda ben de epey şaşırıyordum, “Juande Ramos’un nesi eksik?” diyordum ama yavaş yavaş seçimin arkasındaki mantığı görmeye başladım. Juande Ramos da, Capello da, Ancelotti de belli olmazları olan, bazı oyunculara sırtını dönerse çok zor geri adam atan, sistemi esneklikten yoksun (hadi Capello’ya haksızlık etmeyelim) isimler. Pellegrini ise, bu isimlerin aksine, birden fazla yıldızı ve ofansif gücü harmoni içinde kullanabilen, takımın hücumu ve savunması arasında denge yaratıp oyunu ileride kurarak savunma yapan bir hoca.


Bu sezon Raul ve Guti’ye sık sık forma şansı vererek başlaması, hem takım içindeki muhtemel çatlak sesleri kıstı, hem onların tecrübesi bu yeni bir araya gelmiş takımı kaynaştırdı, hem de hücum alanında zenginlik kazandırdı. Guti hazretleri formasına fazlasıyla alışmış gibiydi, sahada yapmadığı olumlu veya olumsuz hareket kalmadı. Ancak, bu tercihin uzun vadede zararlı olmaması işten değil, Sevilla maçının bu kadar erken gelmesi ve gözden çıkarılabilecek bir deplasmanda bu durumun görülmesi hayırlı oldu, hem Madrid hem de Pellegrini için. Şu anda tahmin ediyorum ki mâlum değişiklikleri yapmak için daha fazla kredisi var elinde.

Sevilla – Madrid maçını bir saat geç yayınlayan NTV’yi kınıyorum. Elinde biri spor kanalı olmak üzere iki kanal bulunan bu kuruluşun, bu kadar yoğun olarak reklamını yaptığı bir ligin en önemli 3-4 maçından birini böyle hor görmesinin arkasındaki mantığı çözemiyorum. Voleybol finaline tamam, onu elbet yayınlayacaklar ama NTV’deki gecikmenin sebebi ne? Ben çözemedim, belki biri yorum olarak gerekçe yazar.


Sevilla hakkında çok fazla notum yok. Yıllardır olduğu gibi, kanatların performansına fazlasıyla bağlı oynuyorlar ve bu düzen kadro kalitelerini yansıtmıyor. Adriano'yu sağ beke koymak da ilginç bir tercih olmuş, Ramos'la tokuşturmak istemedi herhalde hoca ve güzel de oldu. Onun Navas'a taşıdığı toplarla ciddi pozisyonlar buldular. Zokora'nın da daha iyi bir oyuncuyla yer değiştirmesi şart, bu sistemin düzenli olarak işlemesi için. Dün Navas ve Perrotti neredeyse kusursuz oynadılar, özellikle Navas, Marcelo’yu hızıyla ve agresifliğiyle parçaladı desek yeridir. Bu yetenekte bir oyuncunun, Cazorla’lı, Riera’lı, Mata’lı İspanya’da oynamaması mantıksız geliyor. Fiziği zayıf, ancak süratini ve tekniğini beraber çok iyi kullanıyor. Kanımca Soldaki yansıması Capel’den bir gömlek üstün bir oyuncu. Çok uzatmayayım ama kendisini Galatasaray’lı Aydın Yılmaz’a benzetiyorum, düzenli forma şansı bulduğu takdirde kanattaki etkinliğini o da bu seviyeye çıkarabilir.

Kanatlar bu kadar iyi işleyince, akla Arbeloa sorusu geliyor tabii ki. O da Gago, Lass (Ercan Taner anlatmıyor diye üzüldük ama sevgilisi de yokmuş), RvN ve Ronaldo ile birlikte sakatlar arasındaymış. O da düzeldiğinde sol savunmayı kontrol etmeli çünkü Marcelo her ne kadar hız ve pozisyon alma konusunda fena olmasa da, kısa boyu ve savunma konusundaki diğer eksiklikleri ile bu tip üç hatta dört hücum oyuncusuyla oynayan takımlara karşı sırıtıyor. Özellikle deplasmanlarda, Madrid’in oradan gelecek hücum katkısına ihtiyacı olmayacaktır.

Son bir söz de Casillas’a. Birader sen nasıl bir adamsın? Dünya futbol tarihinde kale çizgisine bu kadar hâkim başka bir oyuncu var mıdır? 1970 Dünya Kupası’nda Pele’nin kafa şutuna Gordon Banks’in yaptığı kurtarış, tarihin en iyisi olarak anlatıldı yıllarca. Dün geceki kurtarışın ne eksiği var? İlk yarıdakini de sıkıştırmak gerek ama böyle bir etki yok maça, herhangi bir kaleciden.

Real Madrid’i beğendiğimi söyleyebilirim. Beklediğimden çok daha akıcı oynuyorlar, ancak bu tip deplasmanlardan çıkabilmek için topu daha olumlu kullanmaları şart. Barcelona’nın puan kaybedebileceği çok az takım var gibi gözüküyor, bu sebeple İspanya şampiyonluğu zor ancak CL’de Barcelona’yı yenebilecek iki takım varsa biri bu, biri de Chelsea’dir kanımca. Ronaldo'nun iki senedir ite kaka Messi'yle göğüs göğüse çarpışabileceği tek takıma gitmesi hakkında da aklımda birşeyler var. Yakında görüşürüz.

4 yorum:

giggsy dedi ki...

jesus navas'ın bir rahatısızlığı var yalnız. fm'de de ara sıra karşılaştığmız homesick durumu. hatta sevilla nın sezon öncesi kamplarına gitmiyor. bu yüzden milli takıma çağırılmıyor diye biliyorum.

pompelmo dedi ki...

Rüştü çok yapardı Casillas'ın kurtarışından... bundan 10 sene evvel. Öyle olunca hataları hoş görülürdü tabii. Şimdi 100% hata oldu adam.

ynwa dedi ki...

açıkçası solbekteki sorun baya ciddi gozukuyor. iki senedir heinze'yi kesemeyen bir marcelo'nun esasında bu performansı pek şaşırtıcı değil, ama bir insan savunmasının üstüne hiç bir şey mi koyamaz yahu? rezil bir performanstı açıkcası, ki bir onceki tenerife maçında da epey dokulmustu. arbeloa'nun dönüşü elzem gozukuyor bana kalırsa.

bir başka kafama takılan ise cr9 dışında ciddi bir kanat oyuncusu, daha dogrusu topla direkt kaleye gidebilen bir oyuncu eksikliği var gibi gozukuyor. robben'in satılması bu anlamda hata gibi gelmişti bana en başından beri ki sevilla macında bence bu goruldu. ronaldo'suz oldukca duragan bir takım olabilir gibime geliyor real. geçen sezonki o 18de 17 galibiyetlik serideki robben bence bu kadar kolay harcanmamalıydı.

bir de benzema eklemesine karşın forvette hala drogba - torres - ibra - adebayor - etoo - villa sınıfında bir oyuncu olmadığı bence aşikar. maçta bir ara düşündüm, raul - higuain - benzema mı luis fabiano, kanoute, negredo mu diye, açıkçası ben ikinci seçenekten yana kullanırdım oyumu.

verde dedi ki...

benzema transferini ben de biraz abartılı buluyorum. gerek ücret, gerek oyuncunun değeri açısından. ancak o forvetin arkasındaki orta saha da ibrahimoviç dışında bir dünya çapında forvetin arkasında yok. topu taşıma konusunda kaka'nın da en az kadar ronaldo kadr becerikli olduğunu düşünüyorum ama onun görevi daha çok orta saha forvet arasındaki bağlantıyı kurmak.

robben ise zaten saha içinden çok saha dışında problem olan bir oyuncu. satılmasının da bununla alakalı olduğunu düşünüyorum.