25 Kasım 2008

Anorthosis, Cluj kritik dönemeçte

İzlemediğim maça yorum yapmak istemem, dedim, gelgelelim böyle olmayacak galiba. Geçtiğimiz sezon, özellikle ikinci turdan itibaren Şampiyonlar Ligi’ni kendi bakış açımızla, kâh taraflı, olabildiğimiz kadar subjektif biçimde cover etmeye çalıştık. Bu sezon da, bu blogu açarkenki mottomuzun da baskısıyla, aynı şekilde değerlendireceğiz, Avrupa’nın arenasını.

Şimdilik, sezonun sürprize mahâl vermeyen grupları sadece C ve E gruplarıydı. Sürpriz derken, torba hesabı, sezon başında kadrolara bakarak kafamızda yaptığımız bir sıralamadan bahsediyoruz tabii ki. Man Utd’ın grubunu domine etmesi beklenen bir sonuçtu, tam olarak öyle oldu da diyemeyiz, Villarreal’in an itibariyle rakibiyle puandaş olup, bir de aynı takımı misafir edeceği verilerini elde bulundurarak. Villarreal’in İngiltere dörtlüsü ve İspanyol babalarına göre mütevazı görünen bütçesine rağmen, Sevilla’nın yaklaşır gibi olduğu, Lyon’un ve Porto’nun ısırdığı istikrarı; uzun vadeli kontratları daha seçerek veren ve oyuncu kalitesi anlamında Mati Fernandez, Guiseppe Rossi, Nihat, Gonzalo gibi oyuncuları keşfedebilen bir kimliği sahiplenmiş yapısıyla, üst seviyeye geçişi zorlayacağını tahmin ediyorduk. Yine de, sezona çok kötü giren ve hâlâ da formunu bulamamış Man Utd’ın Madrigal’den nasıl bir sonuçla çıkacağını görmek gerek. Barcelona’nın rahat gittiği grupta ise, Sporting kaliteli kadrosunun meyvelerini toplamaya başlamış gibi, Joao Moutinho ve Helder Postiga gibi kaliteli yerlilerin yanına, Vukcevic, Izmailov, Rochemback, Grimi ve Ninja Derlei gibi isimlerle süslemişler.


Chelsea ve Roma’nın ilk iki sırada rahat olmadığı A grubunda, şok başlangıç Roma’nın Chelsea galibiyetiyle biraz dengelendi, Roma deplasmanda Cluj ile belki de grubun en önemli maçını oynayacak. Cluj ilk maçta Roma’yı deplasmanda yenmiş, gruba da ilk iki torbadan dört puanla başlamıştı, ama Bordeaux’ya karşı sıfır çektiler ve bence gruptan çıkma şanslarını da epey azalttılar. Roma son bir ay içinde biraz toparlandı, Totti’nin sakat sakat oynaması ile takım liderini buldu, Baptista da biraz açıldı. Bordeaux’nun kalan maçlarda puan alacağını sanmam, bu sebeple Cluj’un kazannma zorunluluğu doğdu. Şimdilik Roma ve Chelsea ipi göğüsleyecekler gibi duruyor.

Haftanın bir diğer kritik mücadelesi, Kıbrıs’ta Anorthosis ile Werder Bremen arasında oynanacak. Werder de sezona kötü giren kafa takımlardan idi, ligde daha da düşüşe geçtiler ve şu anda bu galibiyetle girdaptan çıkabilirler. Ama momentumun da, seyircinin de, puan avantajının da olduğu bir ortamda oynayacaklar Anorthosis ile, kazanmak tek çareleri ve şu an için bu sürprizi gerçekleştirecek durumda değiller. Açıkçası, Panathinaikos’a içeride 3-0 kaybettikten sonra bu gruptan çıkmayı hak ettiklerini de düşünmüyorum. Panathinaikos Inter deplasmanında bir mucizeye imza atar mı bilemiyorum, ancak Anorthosis kazanırsa en azından bir puana ihtiyaçları olacak, iddialarını son maça taşıyabilmek için.

D ve F grupları birbirlerini andırıyorlar puan dağılımı bakımından, hatta bana komik gelen bir fark mevcut: D grubunda puanlar 8-8-3-3 şeklinde dağılmışken, F grubunda 8-8-3-1 dağılımı var. Benzer başlangıçlardan Liverpool’un ki pek korkutmadı, Atletico Madrid maçında Gerrard’ın aldığı penaltı güldürdü, eski günleri anımsattı. Liverpool için bu sezon işler tersine dönmüş gibi, CL’de ritim bulamadılar ancak ligde zirve ortağı konumundalar. Atletico Madrid’in sezona girişi hakikaten korkutucuydu ama erken form tutmaları hem ligde, hem de CL’de puan kayıplarını üst üste getirdi. Lyon, iki Steaua galibiyeti ile nefes aldı ve Bayern ile birlikte dört takım gruplardan çıkacak gibiler. Atletico, PSV’yi seyircisiz maçta ağırlayacak, olası sürpriz bir mağlubiyet işleri karıştırabilir, yine de Atletico son haftaya iki puan avantajı ile girecek ve Steaua deplasmanına gelecek.


H grubunda Juventus Real Madrid’i formsuzken yakaladı ve affetmedi, daha doğrusu Del Piero affetmedi. Lippi yine almamış milli takıma ve Del Piero da bu durumu anlayışla karşılamış. Ya bi’ bırakın kardeşimya, neyi anlasın herif, her maç beş tane mi atsın milli takımla son bir turnuva yolculuğu yapmak için. Zaten bu milli takım gençleştirme hadisesini de ezelden beridir anlamadım.

Fenerbahçe iki puan ile grubunda sonuncu ve artık ikinci tura kalması mücize olur.Fenerbahçe son iki maçını, içeride Porto ve dışarıda Dinamo Kiev, kazansa bile, son maçta Porto’nun evinde Arsenal’i yenmesi gruptan çıkmasını sağlayacak, ki bu hafta normal şartlar altında geçerse, Porto’nun bi beden ufak Arsenal’i yenmesi sürpriz olmaz. Bu noktaya işi bırakan takımlardan, sadece gerçek şampiyonlar ve çok iddialı kadrolar kalkabiliyorlar, son yıllarda. Yine de Porto-Fenerbahçe maçı, haftanın kritik maçları arasında üçüncü sıraya konulabilir, Porto-Kiev ekseninde düşünülünce.

fotolar: espn soccernet

Hiç yorum yok: