13 Ocak 2010

Kupa Afrika'sı, Sinek Valesi

Kupa maçları, Avrupa'daki hava durumu vs derken spor açısından kötü bir fikstürle başlayan 2010 için güzel bir durum oldu, Afrika Kupası'nın nihayet başlaması. Eurosport'taki doyurucu anlatımı da eklersek, izlememek için hiçbir neden yok.

Togo olayı çok can sıktı, bütün olanlara rağmen devam etmeleri için biraz daha uğraşılsa daha iyi olurdu. Biz demiştik, kaşındılar gibi yaklaşımlar yerine mağdur edilen oyuncular için çaba sarfedilmeli. Bu kıtanın insanının halinden yine bu kıtadakilerin anlaması lazım. Yıllardır cikletten çıkar gibi türeyen onlarca isyancı grup var Afrika'da bugün. Kimi petrol kuyularını ele geçiriyor/geçirmeye çalışıyor, kimi başka değerli kaynakları. Hükümetler ve diktatörler değişiyor veya değiştiriliyor. Amerikan, Rus, Avrupalı ve Çinli petrol ve silah şirketleri her taşın altındalar. Afrika'da birçok ülkede olduğu gibi, Angola'daki stadlarda da Çin imzası var. 40.000'den fazla Çinli işçi getirildi bu ülkeye inşaatlar sırasında. Angola'nın ne kadar zengin bir petrol ülkesi olduğunu söylemiş miydik? 27 yıl boyunca iç savaş yaşayan bir ülke, o kadar sürede neyi paylaşamadı veya paylaştırılmadı, çok ortada değil mi? İki ülkenin Marksist geçmişleri mi Çinlileri buraya getiren, yoksa kapitalist enerji tutkuları mı her taşın altından onların çıkmalarını sağlayan. Sudan'dan Çin'e yollanan petrolün, Darfur durumu süresince %60 artması tesadüf mü? Ödemeyi legal şekilde duble yol yaparak gerçekleştiriyorlar gözükse de, illegal gemilerle Darfur'a ikinci el silah, askeri araç vb. göndererek ne yapıyor olabilirler; yapılan kaldırımların, yolların üzerinde yürüyecek insanların öldürülmesine yardım ederek. Ortadoğu'dan farklı bir durum yok ortada. Neyse.
Şu ana kadar da keyifli maçlar izledik. Maçları tekrar anlatmaya gerek yok ama en zayıf takımlar bile inanılmaz mücadele ediyor. 4-4'lük, aynı zamanda dört-dörtlük, Angola - Mali maçından, golsüz Fildişi - Burkina Faso maçına kadar, bu konuda tatmin etti beni. Şu ana kadar gözlemlediğim tek eksiklik, takımların genel taktik anlayışlarına ve oyun planlarına çok önem vermemesi. Mesela fiziksel olarak bu kadar üstün olan Nijerya gibi bir takımın, özellikle bu alanda yetersiz kalabilecek Mısır'a karşı bu avantajının üzerine gitmemesi ve rakibinin oyununu kabul etmesi enteresandı ve yanlış değişikliklerle de ciddi organizasyon sıkıntısı çekmeleri, yetenekli kadrolarını çaresiz bıraktı. Mısır'a karşı olan antipatim, Nijerya'ya bu kadar kafayı takmamın sebebi olabilir. Cidden, saha içerisinde birbirini boğazlamaya bu kadar meyilli takım az var, diyelim ki Mısır formasıyla pas vermek yerine şut çekmeyi tercih ettiniz, bütün takım arkadaşlarınızın el-kol hareketlerine veya hoş olmayan sözlere maruz kalabilirsiniz.

Appiah ve Muntari olmadan, Gana biraz arkada kalmış gözükse de benim en merak ettiğim takımlardan biri. Bir kaç ay önce U20 Dünya Kupası'nı kazanan kadrodan birçok isim var Gana'da. Inkoom, Osei, Ayew ve Adiyiah gibi. Fildişi Sahilleri'ni ilk maçlarını kazanamamalarına rağmen beğendim, kağıt üzerinde de en iyi takımlar zaten. Le Guen'in Kamerun'unu izliyorum şu an ve pek ışık vermediler. Ama şu an underachiever gözüken bütün klas takımların, turnuva ilerledikçe kendilerine geleceklerini sanıyorum. Fildişi Sahilleri ve Gana sempatisiyle izleyemeye devam edeceğim gibi gözüküyor, hatta Mali'yi de bu listeye ekleyebilirim. 4-4'lük açılış maçında Kanoute'nin kafa golünü izlemeyen varsa hala izlesin, uzun zamandır bu kadar estetik bir kafa vuruşu izlememiştim.

Hiç yorum yok: