18 Ocak 2008

Ding!

Madem sevgili Murat Can, Masters vesilesiyle snooker yazılarına başlamış, ben de biraz yardımcı olayım istedim. Ronnie O'Sullivan'ın erken elenmesiyle birçok yerde tadı kalmadığı iddia edilen turnuva aksine inanılmaz maçlara sahne oluyor. Genel snooker kalitesi düşük aslında, çok hata yapıyor oyuncular, stres üst düzeyde, uzun seriler gelmiyor, vs. Ama bunun ne kadar prestijli bir turnuva olduğunu hesaba katarsak, bir oyuncunun çoğunlukla psikolojik sebeplerden maçı alıp götürememesi de şaşırtmamalı kimseyi. Çok uzun seriler izleyemediğimiz için de maçlar genellikle taktik savaşı şeklinde geçiyor ve bu da Ronnie, Higgins, Hendry gibi adamların elendiği turnuvayı izlenebilir kılıyor. Ancak bu turnuvayı izlenebilir kılan bir unsur daha var. (Gerçi elenecek gibi görünüyor bugün.)


Evet, yazımın konusu Ding Junhui olacaktır. Birkaç entry önceki O'Sullivan incelemesinde bahsedilen göze hoş gelen stilin bir benzeri de bu Çinli'de var. Yani eğer Ronnie'nin veliahtı gibi klişe bir tabir kullanacaksak, bu tabire en yakın adam Ding Junhui'dir.

Genellikle baba oyuncuların yaşlı başlı adamlar olduğu bu sporda tecrübenin ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Ding ise yalnızca 1987 doğumlu. Tabi babasının gazıyla 9 yaşından beri snooker oynadığını, hatta işi bir üst seviyeye taşımak için ailesinin evlerini satarak tüm varlıklarıyla Ding'i desteklediğini düşünürsek, zaten seneler öncesinden snooker camiasının böyle bir adamın geldiğinden haberi olduğunu da varsayabiliriz. İnsanları etkilediği ve göz önüne çıktığı ilk turnuva ise wild card'la katıldığı Londra Masters, yani şu an devam eden turnuva. Henüz 18 yaşında bile değilken ilk turu geçmesi ve akabinde Stephen Lee'ye 5-2 öndeyken kaybetmesi onu geleceğin şampiyon adayı hâline getirdi.

Her fırsatta idolünün Ronnie O'Sullivan olduğunu söyleyen Ding, mâlesef Ronnie'nin kötü özelliklerine de sahip. Oyun stili, hızlı düşünmesi, olağan dışı potlarıyla iyi bir gününde herhangi bir adamı yenebilcek kapasitedeyken, aynı zamanda moralinin çok çabuk bozulması ve soğukkanlılığını çabuk kaybetmesi sebebiyle favori çıktığı herhangi bir maçı da kaybedebilecek ruh halinde kendisi. Mesela geçen sene Shangai'da (yanlış hatırlıyor olabilirim) kötü gittiği bir maçta, bir frame'de masa çok uygunken ve 147 şansı varken (hem de kendi seyircisi önünde) kısmen basit bir topu kaçırdı ve top cepten geri dönerken gelişine bir daha vurarak tüm zamanların en saçma faullerinden birini yaptı. Lafı geçmişken söyleyeyim, yakip takipçilerin hatırlayacağı gibi geçen seneki Masters'ta 147 yapmışlığı vardır.

2006'da kazandığı Kuzey İrlanda Trophy ile 20 yaşından önce sıralama turnuvası kazanan üç isimden biri oldu. Bunu yapan diğer adamları söyleyince Ding'in kalibresini daha iyi anlayacaksınız: Ronnie O'Sullivan ve John Higgins.


Geçen sene finalde Ronnie'ye kaybettiği Masters finali de oldukça enteresandı. Roket'in en iyi performanslarından biri olarak kabul edilen maçta, seyircinin de biraz üstüne gelmesiyle 12. frame'de 8-3 malupken göz aşlarına engel olamayan Ding, çok inandığı ve çok iyi başladığı bir maçın elinden kayıp gitmesinin üzüntüsünü yaşıyordu. Hiç düşünmeden iş olsun diye vuruşlar yaparak frame'i kaybeden ve sonrasında O'Sullivan'ı tebrik eden Ding'in garip davranışı herkesi şoke etti. Beraber kol kola içeri giden ikili masaya geri döndüğünde Ronnie maçı kazandı. Ding'in daha sonra kendisine sorulduğunda olaya getirdiği açıklık ilginçti: "Ben maçı best of 17 zannediyodum."

Neyse fazla da uzatmayalım. Daha bu adamı senelerce izleyeceğiz ne de olsa. Bir Britanya sporunda Çin'li olarak üst düzey bir seviyede yer aldığı için adamı ayrıca seviyorum. (Bu konuda tek değil tabiki, başkaları da var. Marco Fu mesela.) Ve O'Sullivan'ın erken elendiği turnuvalarda "artık izlenmez" demek yerine, Ding Junhui'ye bir şans verilmesi gerektiğine inanıyorum.

Ben bu satırları yazarken Ding, şu an Marco Fu karşısında 5-3 geride ve ıstaka da Fu'da. Yani elenmeye yakın görünüyor mâlesef. Sevdiğim adamlardan bir tek Stephen Lee kaldı, tam izleyemedik, Ebdon karşısında çok iyi oynamış diyorlar. Ama sanki Marco Fu kazanacak gibime geliyor turnuvayı.

Hiç yorum yok: