02 Mayıs 2008

Beklenen final


Salı akşamına dönelim. Man Utd, Rooney'nin sakatlığı sonrasında Nani'yi tercih etmiş, Barcelona'yı biraz daha kanatlara açıp ortayı daha iyi kullanmayı hedeflemişti. Ronaldo ve Nani dolaşmayı çok seven oyuncular oldukları için Barcelona'nın dengelerinin bozulacağı düşünülebilirdi. Scholes'un golü çok erken ve çok tatmin edici derecede beklenmedik bir pozisyon sonucu gelince, ilk maçtaki görüntüye geri dönüp kendilerine yeten bu skoru korumak istediler. Nitekim ilk maçta bunu gayet iyi becermiş, rakibe doğru dürüst pozisyon vermemişlerdi.

Ancak genel anlamda ilk maçın tersi bir görüntü oluştu. Bunun öncelikli sebebi Barcelona'nın boşluk bulmak için topu sürekli çevirmekten ziyade, defansın sürekli üstüne giderek kendi açığını kendi yaratmak istemesiydi. Zira ilk maçta da görülmüştü ki, Man Utd savunma konsantrasyonu sağlamaya çalışırken hücuma çıkmayı pek düşünen bir takım olmuyor, çok geniş açık alanlar yakalamadığı takdirde. Oluşan görüntünün bir diğer sebebi, sağ kanatta Zambrotta ve Messi'nin çok iyi oynamalarıydı. Bu, genelde sol kanadı tercih eden Ronaldo'nun etkinliğini çok kısıtladı ve Man Utd maçın belli bölümlerinde topa hiç sahip olamadı.


Yine de skor dezavantajına karşı oynamak çok zor. Barcelona'nın turu ve bu sağlam savunma kurgusunu geçmesi için tek şansının Henry ve Messi'nin üstün performans sergilemeleri olduğunu söylemiştim. Messi bence ilk maçtan daha efektif oynayarak görevini yaptı. Bu noktada Henry'i oynatmayan Rijkaard'ı anlamadığımı söylemeliyim. Kendi kuyusunu kendi kazdı resmen. Henry çok formsuz, Iniesta da çok formda olabilir. Ama bu maçtaki şansını niye Henry ile denemezsin, niye aldınız bu adamı o zaman? Nitekim Henry son bölümde oyuna dahil olduktan sonra iki tane kendi çapında ciddi, yani gol yapabileceği iki pozisyon yarattı çaprazdan dalışlarıyla. Sonra Rijkaard yine anlamadığım bir şekilde Eto yerine Bojan sokarak Henry'i ortaya çekti ve o dalışları da bitirmiş oldu. Ferguson maçtaki tek güzel müdahelesini bu hamleden sonra yaptı ve Fletcher-Giggs takviyesiyle orta sahaya enerji getirdi, takıma biraz nefes aldırdı.


Çarşamba akşamki maç çok daha tatmin edici, tempolu, pozisyonlu, duygusal iniş çıkışları olan bir maçtı. Bu iki takım arasındaki CL eşleşmelerinden daha azını hiç bir zaman beklemedik ve karşılaşmadık da zaten. Avram Essien'i sağ beke geri çekmiş, üç hücumculu ve arkalarında topu çok iyi kullanan Ballack ve Lampard'lı bir sistemle maçı istediğini göstermişti. Lampard henüz kendine tam olarak gelememiş, haklı da, ama onun bu maçta sahaya çıkması hem taraftara hem de takımdaki geri kalan oyunculara müthiş bir motivasyon aşılamıştı. Nitekim Chelsea maça çok agresif başladı, üç hücumcuyla maçı dengelemeyi planlamış Liverpool'a maça girme fırsatı vermedi. 30. dakika geri kaldığında maçta dişe dokunur pozisyon olmamış ve Chelsea istediği skoru çok rahat korumuştu. Son 15 dakikalık dilimde tempo arttı ve bu iyi bi plandı, nitekim Liverpool henüz gol atmaları gerektiğini unutmuş takım görüntüsünden çıkamamıştı ve ani bir vurguna açıktı.


Salomon Kalou'nun nasıl bir oyuncu haline geldiğini görünce oyuncu izlemenin ne kadar mühim olduğu tekrar ortaya çıkıyor. Liverpool savunmasını en çok zorlayan şey oun bindirmeleriydi. Drogba onun bir şutu sonucunda, kaleci Reina'nın kötü bir tokadı sonucu önüne düşen topu zor bir açıdan gol yapıp takımını öne geçirdi. İlk yarı Chelsea dominasyonu ile bitti ve ikinci yarı da böyle başladı. Sonra Benayoun'un getirdiği, Torres'in bitirdiği pozisyon gol oldu, ki Liverpool hiç gol atacak gibi gözükmüyordu. Chelsea'nin bu sezon en büyük sorunu, çok iyi oynadığı malarda bile zaman zaman savunma konsantrasyonunu kaybetmesi ve eskiden imkansız olan bu tip bireysel dalışlar sonucu gelen gollere açık olması. Bu beklenmedik golden önce Avram Grant Lampard'ı veya Ballack'ı kenara alıp Ferreira'yı sokarak maçı soğutabilir, sonra da Anelka değişikliğiyle maçı istediği gibi bitirebilirdi. O maçın nasıl gittiğinden memnun gözüktü gole kadar. Sonra hemen Malouda-Kalou değişikliği yaptı ki bence çok gereksizdi.


Maçın uzatma bölümüyle ilgili anlatacak pek de bir şey yok. Anelka'nın girişi takıma müthiş bir hava kattı ve Liverpool error verdi. Liverpool'un golü Benitez sayesinde, ya da Benayoun sayesinde geldi demeyeceğim ama ilk düşündüğüm şey Liverpool'un bu tip tükenmiş maçları oynamayı çok iyi bildiği olmuştu. Uzatmada çuvalladılar, belki de yıllardır Chelsea'yi elemenin vermiş olduğu güven onların baskı karşısında dağılmalarına sebep oldu. Bir tane iptal, bir tane penaltı, sonra Drogba'nın golü derken Chelsea Mourinho zamanında hak ettiği ama takıldığı CL'de finali görmüş oldu. Drogba'nın surat ifadesinde şaşkınlık ve müthiş bir heyecan vardı maç sonrasında, bir hafta içinde çok fazla şey yaşayan bu takım sene sonunda kenetlenir ve kadro bu sayede korunur mu bilemeyeceğim ama şu an için birbirlerini ve giydikleri formayı çok sevdikleri kesin. Avram'ın takıma çok karışmayan, serbest bırakan bir yapısı var ve buna şimdilik alışmış, hatta sevmiş gözüküyorlar.


Man Utd'da ise tam tersine, ilk Barcelona maçı ile zirve yapan bir motivasyon, sonrasında Chelsea ve Barcelona maçında hafiften sarsılıp güven eksikliği yaşama durumu var. Bütün sezon boyunca en iyi takımlardı, Alex Ferguson iki kupayı da alacak gibi gözüküyordu ve halen de üç maç uzaklıktalar. Ama sanki herşey bir ay önce olduğu kadar güzel değil. Man Utd'da bazen maç içinde kendi kendine maç yapma isteği sezinliyorum. Fazla motivasyon durumu var gibi. Normal şartlarda final maçında üstünlük kurmaları gerekir, favori olmaları herkes tarafından kabul edilebilir bir durum ama sezon sonunda onların düşen, Chelsea'nin çıkan form grafiği, Chelsea'nin bu kupaya hiç yaklaşamadığı kadar yaklaşmış olması ve Riise'nin hediyesinin değerini son bir haftadır müthiş bir inançla bilmesi maçı Chelsea'ye yaklaştırıyor benim gözümde. Son bir ayda gerçekleşen her şey Chelsea'nin kaderinin bu kupa olduğuu ifade eder gibi sanki. Man Utd bu sezon neredeyse hiç gerçek bir test yaşamamıştı ve Chelsea karşısında yokları oynayınca biraz moralleri bozuldu sanırım. Çok ama çok zevkli bir final olacak.

Hiç yorum yok: