1992 Barcelona Olimpiyatları'nı unutulmaz kılan birçok hadise var aslında. Belki de o dönemdeki yaşım itibariyle yarattığı nostalji hissi sayesinde favori Olimpiyatım 92'dir. Ve Dream Team'le birlikte bunun en büyük sebebi de o zamana kadar hakkında hiçbir şey bilmediğim bir dalda göz kamaştırıcı bir başarı elden Vitaly Scherbo'dur. Mark Spitz'in kırılması imkansız rekoruna, 6 altın madalya alarak çok yaklaşan Belarus'lu bir jimnastikçiden bahsediyorum.
İşin garibi Sherbo ümit vadeden bir sporcu olmasına rağmen, Unified Team adıyla yarışan eski Sovetler Birliği'nin kadrosunda kendisinden daha deneyimli isimler vardı ve Rus antrenörlerin öncelikli madalya adayı Scherbo değildi. Fakat kariyerinde defalarca yaptığı gibi, tüm otoriteleri yanılttı ve tüm zamanların en dominant performanslarından birini sergileyerek paralel, halka, atlama beygiri, kulplu beygir, bireysel karışık ve takım yarışmalarında altını kimseye kaptırmadı.
Ancak bu müthiş başarı ve beraberinde gelen şöhret onun karakterinde ve performansında sıklıkla görülen iniş çıkışları değiştirmedi. Olimpiyat'ın ardından evlendi ve Belarus'ta yaşamaya devam etti. Öncelikle evleri soyuldu, sonra kızının kaçıralacağı konusunda ciddi tehditler aldı. Sonunda çareyi Amerika'ya taşınmaktan bulan Scherbo, burada hiç bir Sovyet sporcunun görmediği ilgiyi gördü. İşler tam yoluna giriyor gibi görünürken, kader bir kez daha istikrarlı bir hayata izin vermedi. 1996'da Atlanta Olimpiyatları için hazırlıklarını sürdürürken eşi Irina korkunç bir trafik kazası geçirdi ve komaya girdi. Doktorlar kendisine %1 yaşama şansı tanıdılar.
Vitaly Scherbo da antremanlarını keserek tüm zamanını karısının yanında geçirmeye başladı. Bu zor durumun getirdiği doğal bir sonuç olarak alkolü bir hayli arttırdı ve 5-6 kilo aldı. Daha sonra bir mucize oldu ve Irina komadan uyandı. (Yukarıdaki resime bakınca bu kazadan canlı çıkmasının nasıl bir mucize olduğunu daha iyi anıyabiliyoruz.) Uyanmakla kalmayıp, Vitaly'i tekrar jimnastiğe dönmesi için cesaretlendirdi ve Vitaly Scherbo girdiği birkaç müsabakayı çok da zorlanmadan kazandı. Fakat favori isimlerle henüz mücadele etmemişti ve Atlanta'daki yarışmalarda hazırlanmadan girdiği bariz biçimde ortaya çıkacaktı. Basit hatalar, en güçlü olduğu atlama beygiri ve halka gibi branşlarda bile altın almasını engelledi.
Yine de bu şartlarda yarışıp 4 bronz madalya kazanması bence başarı sayılmalıdır. 1997'de elini kırarak sporu bıraktığını açıkladığında tüm zamanların en sevilen jimnastikçilerinden biri durumundaydı. Başarılarını uzun vadeye yayamadı ve her zaman için istikrarsızlıkla eleştirildi. Koçları bile hiçbir zaman ona tam olarak inanmadılar. Söylenenlere göre Barcelona'daki performansı o zamana kadarki tüm antreman performanslarının bile üstündeydi. "One hit wonder" dediler onun için. O ise bu konuda farklı düşünüyor. "1992'de agresif bir gençtim. Etrafımdaki her şeye sinirliydim, bana inanmayanlara bir şeyler kanıtlamak istiyordum. 6 altın almak için sadece yetenekli olmak yeterli değildir, şanslı olmak hiç değildir. İçinizde bir ateş olması gerekir. Benim ise artık bir ailem var, Irina komada yatarken jimnastiğin benim için çok da önemli olmadığını anladım. Onu geri getiren ne jimnastik ne de 6 altındı. Bambaşka bir şeydi bu. 96'daki kötü performansımı ve akabinde sporu bırakmamı eleştirenler bunu asla anlamayacaklar."
Şu sıralar Las Vegas'te ailesiyle birlikte hayatını sürdürüyor ve kendi jimnastik salonunu işletiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder