22 Mayıs 2008

Moscow does not believe in tears


Ligi averajla, son iki sezondur Şampiyonlar Ligi’ni penaltılarla kaybeden bir takımın oyuncususunuz, sene sonunda takımdan ayrılmayı gözden geçirmişsiniz belki defalarca, belki sevmediğiniz takım arkadaşları var, belki bu final sizin için o kadar önemli değil. Chelsea’nin psikolojik avantaj diye ilk sıraya koyduğum son iki haftadaki ruhsal birleşmesi, maçı ikinci yarının ikinci bölümü ve uzatmalarda öyle bir havaya soktu ki, unutulmaz bir final izledik.

Maça hızlı başlayan tahminlerimin aksine Man Utd oldu. Bunda Avram’ın maçı geride kabul eden oyun planının da etkisi vardı. Aslında Man Utd’ın takım olarak birbirine yakın ve organize oynamayı beceremediği bir maç oldu genel futbollarının aksine. Avram’ın maç içinde bazı tercihlerini anlayamadım, ilki Malouda seçimi idi. Sezonu harika bitiren Kalou ileride topu çok daha olumlu kullanabilecekken Malouda birçok tek pasla geçebileceği topu ezdi. Man Utd’ın en takdir ettiğim özelliği alan savunmasında kapanırken en sağdaki oyuncunun en sola, en soldakinin en sağa yardım edebilmesi, forvetin kademeye girebilmesi, yani savunma rotasyonları. Chelsea kanat akıncıları çok koşuştursalar da bir türlü bu boğucu sıkıştırmadan kurtulamadılar ilk yarı. Orta sahası da geride kalınca maviler kopuk bir takım haline geldi, Scholes ve Carrick’in harika oyunu sayesinde topu gerektiği yerlerde çok çabuk rakip sahaya aktaran Man Utd ilk yarının üstün tarafıydı.


Her ne kadar gol sürpriz bir şekilde Brown’ın ortasıyla gelse de, Scholes’un hemen tedaviden sonra gelip akını beslemesi takdire şayandı. Essien’in savunma fundamentalinin eksik olması Ronaldo’nun çok rahat bir kafa vurmasına sebep oldu. Ronaldo, kusursuz hızı ve tekniğinin yanında gittikçe gelişen hava toplarında bitiriciliği de ekleyerek durdurulamaz bir oyuncu olma yolunda ilerliyor. Bu golden sonra Man Utd kanatlardaki Hargreaves ve Ronaldo’nun ortaya, ortadaki Tevez ve Rooney’in geriye yaklaşmasıyla uzun top pozisyonlarına döndü. Cech’in üst üste iki kurtarışı belki de maçın dönmeyecek bir noktaya gelmesine engel, Chelsea’nin hareketlenmesine de sebep oldu.


Maç golden sonra hareketlense de, zemin problemleri maçın gerçek temposuna bir türlü ulaşamamasına neden oldu. Bu da önde olan Man Utd’ın işine yarayacak diyordum ki, Lampard biraz şansın, biraz doğru zamanda doğru yerde olmanın yardımıyla golünü attı. Devrenin berabere bitmesi iki açıdan çok iyi oldu Chelsea adına: takım soyunma odasına geride gitmeyerek motivasyonunu ve psikolojik üstünlüğünü tazeleme şansı yakaladı, ikinci yarı golü yakalamak için rakibe göre ekstra efor sarf edip uzatmalarda yorgun düşmedi.


İki faktör de maçın gidişatına etki etti, Chelsea ikinci yarı maçın hakimiydi, oyunu ileriye yıkıp, Lampard ve Ballack’ın topla biraz daha ileride oynamasını sağlayıp neredeyse tek dilimde maçı oynarken, iki elin parmakları kadar şut çekti ve bunların bir tanesinde Drogba direği nişanladı. Chelsea’nin bu kadar rahat pas yaptığı ve Man Utd’nin forvet – orta saha bağlantısını neredeyse kopardığı maçta Ferguson ne gibi bir müdahalede bulunabilirdi? Bence Tevez ve Rooney’den birini çıkarıp Giggs ya da Anderson’u sokabilirdi. Herhangi bir değişiklik yapmadan maçı bitirmeyi tercih etti (son dakikalarda yapılan Giggs – Scholes değişikliğini uzatmalar için sayıyorum).

Man Utd’ın silik oyunu uzatmalarda da devam etti, Chelsea çok net bir pozisyonu harcadıktan sonra her açıdan üstün gözüküyordu, ta ki Giggs’in kaçırdığı pozisyondan sonra. Chelsea o an oyunu fazla riske etmemesi gerektiğini fark etti, ve biraz daha dengeli, bolca fizik mücadeleli ve sinir harbi halinde bir maç oldu. Tevez’in çirkinliğiyle alevlenen ortamda Drogba daha büyük bir çirkinlik, aleni tabirle salaklık yaptı ve kırmızıyı görüp çıkmak zorunda kaldı. Bu, takımın güvenilir penaltıcılarından biri olarak, kabul edilemeyecek bir kontrolsüzlüktü.


Penaltılarda fizik olarak daha iyi olan ve kupayı daha çok isteyen taraf avantajlıdır diye düşünmüştüm hep. Öyle de gelişti, Ronaldo saçma penaltı stiliyle bir kritik penaltı daha kaçırdı, Chelsea son penaltıyla işi bitirebilirdi. Bir sezon boyunca takımı becerileri ölçüsünde en üst noktaya taşıyan, paha biçilmez, üstün defans oyuncusu, kaptan John Terry son penaltı için doğru bir seçim miydi, bilemem. O an için penaltıyı atmak sade ayaklara kalan bir beceri işi değil. Nitekim Terry iyi bir vuruş yaptı aslında, ayağı kaymasa belki de köşeye mıhlayacaktı topu. Penaltı konusunda âlemin en beceriksiz kalecilerinden olan Van der Sar’a da piyango vurmuş oldu. Anelka da hiç bir zaman kalıbının adamı olamadı, kritik bir anda doğruyu yapamadı. Bu yaz artık toparlanıp olgunlaşması şart.


Penaltılar futbolun içinde her zaman var, futbolun içinde de her zaman kupayı en çok isteyen oyuncunun elinden kaçırması olacak. Man Utd sezon boyunca hak ettiği yerde oldu, hak ettiği bir kupayı aldıklarını da söyleyebiliriz ama bu maçta bu sene yazılırken akla gelecek o muazzam futbolu oynayamadılar, yakınından bile geçmediler. Hatta ikinci yarı Chelsea’nin bütün ipleri eline almasını çaresizce izlediler. Kazananın da, kaybedenin de ağladığı bir final oldu. Avram Grant oyuncuları etrafına topladığında ne söyledi, ne anlattı bilemiyoruz ama bu maçtaki pozlarıyla iyi prim topladı, bu gerçek. Belki bu krediyle takımın başında bile kalır. Yine de Lampard’ın seneye bu takımda olmayacağını düşünüyorum, kezâ Drogba’nın kesinlikle ayrılacağını düşünüyorum.


Bu arada, yeri gelmişken, kupa töreni dün olduğu gibi tribünde olur. Saha içine platform kurulmasından hep nefret ettim, hep de nefret edeceğim. Kupa alırken o merdivenleri çıkmak, oyuncuların yüz ifadelerini seyretmek futbolun paha biçilmez keyiflerinden biri. Man Utd’lı oyuncuların dizilip sezon boyunca didiştikleri rakiplerini alkışlamalarını izlemek, paha biçilmez. İki takıma da çok iyi sezonları için tebrikler.

6 yorum:

ousvanbaaskay dedi ki...

van der sar penaltılardaki başarılarıyla nam salmış bir kaleci değil elbet ama kendisini itin kıçına sokmamak gerek ayrıca penaltı atışları sırasında iki takımın kalecisinden birini seç deseler ben edwin'i seçerdm.. bu adam, daha geçen sene charity shield finalinde kurtardığı 3 penaltıyla chelsea'nin 4. penaltıcısının kim olduğunu öğrenmemize engel olan adam.. bence psikolojik bi sawaş olan penaltı atışlarını man utd geçen sene kazanmıştı....

Adsız dedi ki...

ouz gözünü seviim cech yani...

Adsız dedi ki...

hakkaten van der sar neden alemin en beceriksiz kalecilerinden biri ki penaltı konusunda, bi vukuatı mı var ?

verde dedi ki...

burda yazdıklarımın hepsi benim görüşüm olarak kalıyor elbet, bunu belirtmekte fayda var. van der sar alemin penaltılar konusunda en kötü kalecilerinden biri derken elbette ki dünyadaki bütün kalecileri kastetmiyorum. üst düzey klüp ve milli takımlar arasında bir skaladan bahsediyorum.

van der sar çok uzun boylu bir kalecidir ve ayakları da nispeten yavaştır, bu da onu çok iyi alan kapatan ve yan toplarda iyi ama refleksleri zayıf bir kaleci yapar. manchester united gibi çok iyi alan daraltan ve rakibe uzaktan az şut imkanı veren, takdir edersiniz ki karşı karşıya falan pozisyon bırakmayan takımlar için ideal bir kalecidir.

ancak iş penaltılara gelince normal kalecilik normları pek geçerli olmuyor. kalecilik yan topları, uzaktan şutları, oyun kurmayı, alan kapamayı, yer tutmayı, defansla anlaşmayı içeren çok komplike ve istikrarsız bir iştir. penaltılarda sadece sezginiz ve refleksiniz ön plana çıkar. van der sar hem refleksi yavaş bir kaleci, hem de çok uzun olduğu için alt köşelere uzanamıyor. uzansa bile topı dışarı tokatlayamıyor.

zaten en başarılı penaltı kaleciler genelde barthez, taffarel gibi geri kalan pek çok fundamentali tam olmayan isimlerdir.

Adsız dedi ki...

van der sar için eminim chelsea penaltıcıları bu lafa katılmayacaklardır. süper penaltıcı değil ama bu sene yaptıklarını piyango olarak değerlendirmek olaya chelsea tarafından bakmakla açıklanabilir bence.

verde dedi ki...

bu sene yaptıklarının piyango olduğunu söyleyen biri olmadığına göre sorun yok o zaman.